Salı, Temmuz 29, 2025

Sülün Osman

Ünlü dolandırıcı Sülün Osman’ın bazı maceralarının vaktiyle plağa aktarıldığı, Yeşilçam dublajı ve efektleriyle “radyo tiyatrosu” formatında skeç olarak hazırlandığı pek bilinmez. Şive komiğine yaslanan, taşralı tiplemelerin İstanbul’a düşüp “kandırılmasını” konu alan bu skeçlerde Sülün, Laz’a tramvay, Konyalı’ya Galata Kulesi, Kürt’e yangın gözetleme kulesi satar…

Dönem esprileri şu bu diyelim, insanları güldürdüğü de anlaşılıyor ama “essah” mıdır anlatılanlar? Gerçekten yaşanmış mıdır? Orası hiç belli değil. Gazete haberlerini okumakla birlikte, polis kayıtlarında ne yazıyor hiç bilmiyoruz. Çünkü anlatılan adam yalancının önde gideni, hikâyelerini gazeteciler dahi uydurmuş olabilir. E komik mi? Komik.

Zaten dolandırıcılık hikâyeleri çoğunlukla komediye dönüştürülerek aktarılır. Dışarıdan bakınca “yahu buna nasıl inanılır” dedirten bir absürtlük barındırır … Ama komedisi yapılabiliyor olması, hikâyenin trajik doğasını değiştirmez. Trajiktir çünkü bu kandırılma hâli, zekâ eksikliğinden değil, nasıl desem “umut iştahından” beslenir. Kibarım, açgözlülük demedim. Kimisi bir çıkış arar, kimisi kaybettiğini geri kazanmak ister, kimisi sadece inanmak ister. İnsanlar dolandırıldıklarını ya göremez ya da görmek istemez.

Yaşadığım mahallede sonradan hapse girmiş (ve başta beyfendi sanılan) bir dolandırıcı varmış. Esnafa ufak tefek borçlanarak, verdiğinden fazlasını hemencecik geri ödeyerek bir “güven” oluşturmuş kendince. Onları bu işe alıştırınca asıl safhaya geçip, fazlasını istemiş, büyük paralar toparlayınca da pırrr "kaçmış", "kayıplara karışmış". Daha doğrusu kaçmaya kalkmış, haftasında enselenmiş... Bana hikâyeyi mağdurlardan biri olan Çorumlu taksici anlatmıştı.  

Gel zaman git zaman, aynı taksici benimle bir şey konuşmak istediğini söyledi. Yolda giderken, aracı sağa çekip iç dökmeye başlayıp bir zarf çıkardı. Dolandırıcının hapisten yazdığı bir mektupmuş. Borç para istiyor, "dışarı çıkınca fazlasıyla ödeyeceğim. Ben yemedim o paraları, hepsi bir yerde saklı. En çok da sana üzüldüm…” filan yazmış. Tanıdık mı geldi? Muhtemelen aynı mektubu başka mağdurlara da yolladı. Taksici bana dönüp şunu sordu: “Abi sence vereyim mi bu parayı?” Onu onaylamamı, el vermemi bekliyor. İki ev parası kaptırmış, büyük dolandırılmış adam hâlâ düşünüyor. Doyamamış kandırılmaya.

Sülün Osman neden sevimli gelmiş bize? Hovardalığı mı? Lafazanlığı mı? , Ne'si ilginç gelmiş okur yazarlara... Dolandırdığı kişiler genellikle yoksul ve eğitimsiz insanlar üstelik. Bir Robin Hood karikatürü bile değil, zenginden alıp fakire dağıtan biri hiç değil. Ahlaki ya da politik bir iddiası yok. Kazandığını pavyonda harcayan, paranın hayrını da göremeyen biri. Üç gün zengin, iki gece kral. Enikonu hepsi bu.

Gel gör ki popüler kültürün bir tür kahramanı Sülün Osman, o sebeple plağı olmuş, hikayeleri merak ediliyor. Acaba diyorum, yapıp ettiğiyle salaklığı mı teşhir ediyor, o mu hoşa gidiyor...Belki de toplumun yasaya, ahlaka olan kör inancına nanik ediyor oluşu hoşumuza gidiyor. Ya da sadece çok güzel kandırıyor oluşu… Cevap bir tane değil, belli ki çok katmanlı bir mesele bu.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails