![]() |
Zaten dolandırıcılık hikâyeleri çoğunlukla komediye dönüştürülerek
aktarılır. Dışarıdan bakınca “yahu buna nasıl inanılır” dedirten bir absürtlük
barındırır … Ama komedisi yapılabiliyor olması, hikâyenin trajik doğasını
değiştirmez. Trajiktir çünkü bu kandırılma hâli, zekâ eksikliğinden
değil, nasıl desem “umut iştahından” beslenir. Kibarım, açgözlülük demedim. Kimisi bir çıkış arar, kimisi
kaybettiğini geri kazanmak ister, kimisi sadece inanmak ister. İnsanlar dolandırıldıklarını
ya göremez ya da görmek istemez.
![]() |
Gel zaman git zaman, aynı taksici benimle bir şey
konuşmak istediğini söyledi. Yolda giderken, aracı sağa çekip iç dökmeye başlayıp bir zarf çıkardı.
Dolandırıcının hapisten yazdığı bir mektupmuş. Borç para istiyor, "dışarı çıkınca
fazlasıyla ödeyeceğim. Ben yemedim o paraları, hepsi bir yerde saklı. En çok da sana
üzüldüm…” filan yazmış. Tanıdık mı geldi? Muhtemelen aynı mektubu başka mağdurlara da
yolladı. Taksici bana dönüp şunu sordu: “Abi sence vereyim mi bu parayı?” Onu onaylamamı, el vermemi bekliyor. İki ev
parası kaptırmış, büyük dolandırılmış adam hâlâ düşünüyor. Doyamamış kandırılmaya.
Sülün Osman neden sevimli gelmiş bize? Hovardalığı mı?
Lafazanlığı mı? , Ne'si ilginç gelmiş okur yazarlara... Dolandırdığı kişiler
genellikle yoksul ve eğitimsiz insanlar üstelik. Bir Robin Hood karikatürü bile değil, zenginden
alıp fakire dağıtan biri hiç değil. Ahlaki ya da politik bir iddiası yok.
Kazandığını pavyonda harcayan, paranın hayrını da göremeyen biri. Üç gün zengin,
iki gece kral. Enikonu hepsi bu.
Gel gör ki popüler kültürün bir tür kahramanı Sülün
Osman, o sebeple plağı olmuş, hikayeleri merak ediliyor. Acaba diyorum, yapıp
ettiğiyle salaklığı mı teşhir ediyor, o mu hoşa gidiyor...Belki de toplumun
yasaya, ahlaka olan kör inancına nanik ediyor oluşu hoşumuza gidiyor. Ya da
sadece çok güzel kandırıyor oluşu… Cevap bir tane değil, belli ki çok katmanlı
bir mesele bu.
![]() |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder