![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Sadece "güzel kadın" değildi yani,
trajik ölümü, hakkındaki ardı arkası kesilmeyen spekülasyonlar, maruz
bırakıldığı sistematik baskı ve istismar filan günümüze değin yaşamasında
ayrıca bir etken oldu... Bu hatırlama düz bir nostalji değil elbette. Monroe,
Amerikan popüler kültürünün bir figürü olduğu için bizde de yaşamaya devam
ediyor; yerlileştirilmeden ve bağlamsızca.
Bütün popüler kültür ikonları geniş ve farklı kesimlerce
sevildikleri için çok geniş ve farklı biçimlerde yorumlanırlar. O bakımdan Marilyn
asla sadece Marilyn değildir; o, sürekli olarak başkaları tarafından yazılmış,
yorumlanmış ve yeniden şekillendirilmiş bir temsildir.
Bugünlerde özellikle “kitap okuyan Monroe” imgesinin
parlatılması tuhaf biçimde düşünmeye değer geliyor bana. Andreas Huyssen’in
ifadesiyle, bellek geçmişle değil, bugünün ihtiyaçlarıyla ilgilidir; geçmiş
yeniden kurgulanır, ama bugünü anlamlandırmak için. O yıllarda çok da tercih
edilmeyen bu sahnelerin şimdi yeniden üretilmesi, zamanında “aptal sarışın”
diye küçümsenen figürün zekâsına ve derinliğine geç kalmış bir iade-i itibar
olabilir mi? Zira Arthur Miller’la evliliği hâlâ zihinleri kurcalıyor. Çünkü
Miller gibi bir figürle ilişkilendirilmiş bir kadının aynı zamanda pop ikonu
olması, toplumun kadın imgesine dair çelişkilerini açığa çıkarıyor.
Bu hatırlama bana daha çok melankolik bir şikayet gibi
geliyor, şöyle anlatayım, toplumlar, geçmişlerine nostaljiyle baktıklarında
"güzel günleri" veya kendileriyle özdeşleştirdikleri idealize
ettikleri "güzel insanlarını" hatırlamak isterler. Şimdiki
zamanla ilgili günbegün koyulaşan bir memnuniyetsizlikleri vardır, toplum
sürekliliğini yitirmiştir, aidiyet duygusu parçalanmıştır vs. Ve melankoli,
Freud’un da işaret ettiği gibi, benlik saygısının kaybıyla ilgilidir: İnsan,
sevdiği nesnenin kaybını içselleştirir ve bu yitimden kendini sorumlu tutarak
cezalandırır.
Dolayısıyla MM’nin yeniden hatırlanması, geçmişe dönük
bir romantikleştirmeden çok, geçmişin cezalandırılması arzusunu da barındırıyor
olabilir. Bunun açılımı ise nostaljinin "kurucu hatıra" olarak
işlevselleştirilmesi (revize edilmesi) anlamına geliyor. Svetlana Boym,
nostaljiyi ikiye ayırır: Onarıcı (restorative) nostalji geçmişi yeniden inşa
etmek isterken; yansıtıcı (reflective) nostalji, geçmişle olan bağın
kırıldığını kabul eder ve bu kopuş üzerine düşünür. MM’nin yeniden
yorumlanması, yansıtıcı nostaljiye daha yakın duruyor.
Popüler kültür bu noktada sadece eğlencelik bir alan
değil, geçmişin yeniden düzenlendiği ve bugünün siyasal gerilimlerinin dolaylı
biçimde işlendiği bir mücadele zeminidir.
MM üzerinden yürüyen bu nostalji, hem kadının hem
toplumun hem de geçmişin “yeniden yazımı”dır. Kimin hatırlandığı kadar, nasıl
hatırlandığı da politik bir tercihtir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder