![]() |
Sadece siyasetçi mi? Hangi mesleğe baksanız, en çok alkış
alanlar, en çok sesi çıkanlar oluyor. Haberi sunan, maçı yorumlayan, öğrenciyi
azarlayan, müşteriyle tartışan… Her mesleğin bağıranı makbul. Çileden çıkıyor,
haddini bildiriyor, cevabını veriyor, gözleri doluyor filan ama illa ki bağırıyor…
Hep aynı retorik: Haklı olan bağırandır.
Ve evet, bağıranları seviyoruz. Bağıran erkekleri karizmatik buluyoruz, bağıran
kadınlara “helal olsun” diyoruz. Çünkü bağırmanın gösterisi hoşumuza gidiyor.
Çünkü bağırmak, bizim gözümüzde güçle özdeşleşmiş. Çünkü galibiyetin ön şartı
haline gelmiş. Çünkü çok “alfa”…
Bağırmak, kazanmak demek filan değil, yanlış anlaşılmasın.
Yine de bağırmayanın kazanma şansı neredeyse yok. Ne diyordu Debord, “gösteri,
toplumsal ilişkilerin imgeler aracılığıyla kurulur.”
Yani artık hakikat değil, temsili önemli. Ve temsilin
ölçüsü, sesin yüksekliğiyle belirleniyor. Bağırmak bu yüzden sadece bir ifade
biçimi değil, bir görünürlük stratejisi. Sessiz kalan, yalnızca duyulmaz olmaz;
aynı zamanda toplumsal ilişkiler içinde yerini kaybeder.
Richard Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü kitabında, modern
toplumun bireyi nasıl bir sahne oyuncusuna dönüştürdüğünü anlatmıştı. Yani artık
siyasetçi, futbolcu, akademisyen ya da köşe yazarı fark etmez — rolünü iyi
oynayan alkış alır, bağıran rolüne sadık kalan da sahnede kalır. Bağırmak aynı
zamanda bir meşruiyet aracı. Pierre Bourdieu, simgesel şiddet “toplumsal
meşruiyetin kültürel yollarla yeniden üretilmesidir” derken tam da bunu
anlatıyordu. Yani bir pozisyonu haklı göstermek için yüksek sesle, kararlı bir
şekilde konuşmak gerekir. Bağırmak burada sadece tepki değil; bir hak
iddiasıdır.
Başka bir yönü daha var işin… Kazananı seviyoruz ama
kaybedene de acımıyor olabilir miyiz?
Türkiye’nin en yoksul, en mahrum ilçeleri her seçimde neden iktidara
oy verir? Bu yüzden olabilir mi?
Ve bir şey daha: Kaybedenler en çok kime kızıyor? Sessiz
kalana. Bağırmayan teknik direktöre, bağırmayan siyasetçiye, kırmızı kart
görmeyen ama “ruhsuz” oynayan oyuncuya…
Türkiye uzun zamandır bağırıyor. Ve görünüşe göre daha uzun
yıllar bağıranları izlemeye devam edeceğiz. Çünkü sahne kapanmıyor, perde
inmiyor. Sadece roller ve oyuncular değişiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder