![]() |
Meğer, yanaz, aksilik demekmiş.
O gün hoşuma gitmişti, halen de severim, arkadaşlığın nasıl başladığını, nasıl korunduğunu, nasıl büyüdüğünü anlatan bir çıkarımı var çünkü. Bu türden sözlere mutlak doğru denemez ama doğruluk payı içerdiklerini biliriz. Herkes kendi deneyimlerinden yola çıkarak o doğruluk payını tartışıyor zaten.
Ben, hayatın sıkıntıyla başladığına inananlardanım. Zorlandığımız yerde, sıkıntıyla yüzleştiğimizde "büyüyoruz" ve hayata başka türlü bakar oluyoruz. Ondan önce ne varsa, hepsi neşeli ve güzel olan şeyler. Eğleniyoruz, özgürce geziyoruz, cebimize harçlık, elimize reçelli-salçalı ekmek veriliyor. Ne yük taşıyoruz ne aş için gayme peşine düşüyoruz...
Yanlış anlaşılmasın, acıların insanları olgunlaştırdığını filan söylemiyorum. Olumlu ya da olumsuz bir anlam yüklemiyorum veya. Sıkıntı dediğimiz şey de sipariş edilecek ya da almıyorum denecek bir şey değil. Sınav nasıl varsa, maç nasıl varsa... aşk, devrim, isyan nasıl varsa sıkıntı da var.
Sıkıntı, bana sorarsanız, hayatın ta kendisi... Daha az sıkıntı çekmek için çalışıyoruz belki de... Sadece o da değil, madden ve ruhen ihtiyacımız var sıkıntıya... Küçük ve büyük sıkıntılar var. Farkına varılmayan ya da büyütülen sıkıntılar da...