![]() |
Salı, Kasım 30, 2021
Rehavet bozucu hareketlerden fütüristler
Pazartesi, Kasım 29, 2021
Yaban'ın erotizmi (2)
![]() |
Pazar, Kasım 28, 2021
Yaban'ın erotizmi (1)
![]() |
Cumartesi, Kasım 27, 2021
Perşembe, Kasım 25, 2021
Mao-Çetin
![]() |
Helga sevişiyor
![]() |
Çarşamba, Kasım 24, 2021
Yolpalas Cinayeti
![]() |
Salı, Kasım 23, 2021
Yakup Kadri
![]() |
Pazartesi, Kasım 22, 2021
Hacivatın Karısı
![]() |
![]() |
Pazar, Kasım 21, 2021
Bozkır biterken
![]() |
Cumartesi, Kasım 20, 2021
Çadır Tiyatrosu
![]() |
Cuma, Kasım 19, 2021
Kamyoncu
![]() |
İlk gördüğümde bir tahminde bulunmuş, fotoğrafı Ara Güler çekmiştir demiştim, yanılmamışım...
Ortada etkili aktüel bir dergi kalmadı da, bugün herhangi bir dergiye böyle bir kapak fotoğrafı seçilir miydi diye düşündüm. Sanmıyorum. Sadece bugün mü, örneğin elli yıl önce, Simavilerin dergilerinde bu fotoğraf kapağa taşınır mıydı? Yine sanmıyorum.
Başında kasketi, ağzında yarım cuarasıyla tek gözü kısık şiför dayımızın albenisi var mı yok mu mesele bile edilmezdi.
Peki o zaman, Devir niye kapak olarak seçmiş bu fotoğrafı? Tabii ki tesadüfleri hesap etmiyor değilim, Ara Güler'in bir fotoğrafını beğenip, ona yorum-haber bile uydurmuş olabilirler. Ama "zamanın ruhu" dediğim şeyi merak ederek kurcalamayı tercih ediyorum ben.
Devir, dergicilik tarihimizde yeri olan, çığır açmış, hatırlanan bir dergi filan değil. Ortalamada kalmış, kendinden önceki gazetecilik anlayışıyla hafif hafif hesaplaşan, Amerikanvari görünmek isteyen bir dergi... bu kapağın yayımlandığı yıl 1954.
Bir hatırlatma yapayım, Demokratlar CHP'ye karşı seçim zaferi kazandıklarında, yani "Yeter söz milletin" derken köylülerin yanında CHP elitizminin karşısında durduklarını, kasketlilerin partisi olduklarını iddia ediyorlardı. Öyle ki, kimi mekanlara, hatta caddelere girilmesine izin verilmeyen, girdiklerinden hoş karşılanmayan sıradan insanların her yere girebilmesinin "demokrasi" olduğunu da söylüyorlardı.
Tabii ki demokrasi sadece o değil ama popüler kültürün işleyişinde demokrasi fikri ancak bu örneklerle anlaşılıyor ve anlatılıyordu.
Hani meşhur, "Halk sahillere saldırdı, vatandaş denize giremedi" filan hep buralardan çıkar aslında. "Girsin kardeşim, halk artık girsin denize, onun da hakkı" gürültüsü, goygoyu ve abartısını da birlikte düşünün. Okur yazarların aralarında yaptığı tartışmalar bunlar, içinde pragmatizm, oy kaygısı, halk dalkavukluğu, anti entelektüelizm filan var, çok karışık...Normali değiştiren şeyler bunlar. Malum, normal hep değişir, tıpkı gelenek gibi daima yenilenir.
Bu kapak, bence o normalleşmenin bir uzantısı...yani o kasketli kapağa çıkınca, yeni ve olumlu bir gazetecilik yapıldığına inanılıyor, hakkaten yapılmış da olabilir, ben bir güdüden söz ediyorum.
Yoksa dergi dediğiniz şey arz ve taleple biçimlenir, okuru avutmak için çıkar ekseriyetle... böyle bir kapak, okurun konforunu bozacağı için tercih edilmez, yoksul birini kim ne yapsın di mi ama...
Not: Kasket demişken Ecevit'in kasketi de bu tartışmaların uzantısıdır, onu da şey edeyim. Dağılabiliriz.
Perşembe, Kasım 18, 2021
İsyankâr Bir Hallenme ya da Ergence Bir Neşe
![]() |
Mizah dergilerinde üretilmiş en başarılı on tane çizgi romanı saymaya kalksak sanıyorum okur, koleksiyoncu ya da üretici pek çok insanın listesine Kemal Aratan'ın çizdiği Bi Gece Daha çalışması girer. Vakti zamanında Pişmiş Kelle dergisinde yayınlanmıştı, özgünlüğünü ve sürekliliğini bence büyük ölçüde dergiye borçluydu. Dergi, popüler mizah yayıncılığının kalıplarını kullanmakla birlikte marjinal ve avangart işlere yer veriyordu. Yayın yönetmeni Engin Ergönültaş'ın editöryal tercihleri ve serbest fikirliliği sayesinde yeni şeyler, bugün mainstream olmuş anlatı biçimleri ve espriler dergide o tarihlerde hayat bulabilmişti. Galiba ilhamın ihtiyacı olan şey huzur ve sükunet. Bi Gece Daha da böyle bir mecrada nefes alıp verebilmiş çalışmalardan biri oldu.
![]() |
Çarşamba, Kasım 17, 2021
Maskili Şiytan
![]() |
Kırklı yıllardan bir mizah dergisi kapağı ama propaganda afişi gibi duruyor, esprisi var mı, komik mi, tartışılır...Dönemin savaş ve kıtlıkla ilgili atmosferini besleyen-büyüten bir yönü var. Uyarı gibi duruyor ama açık biçimde korku üretiyor. Amaç da o zaten.
Salı, Kasım 16, 2021
Takoz (6)
![]() |
Pazartesi, Kasım 15, 2021
Altan Abi
![]() |
Pazar, Kasım 14, 2021
Memleket mizahının imtihanları
![]() |
Neyse laf uzamasın, meraklısına, #Tarih dergisine mizahla ilgili kısa bir yorum yazdım, duyurmuş olayım.
Cumartesi, Kasım 13, 2021
Münir Özkul'un saati
![]() |
Yazıda iki şey ilgimi çekti, ilki bana bir şey hatırlattı, en az çeyrek asır önce eski bir yönetmenle konuşuyordum, çalışırken başına gelenleri anlatıyordu, bir grup oyuncu ve sanatçıyı kastederek "Bakırköylüler, beni aralarına almadılar, yok saydılar" filan diyerek saydırdıkça saydırmıştı. Malumunuz, itibarla ilgili rekabetin olduğu mecralarda gıybet çok olur... Gel gör ki, ben hem Ankaralıyım hem de teotora cemiyetinde kim kimdir pek bilmem... O sebeple çok anlamamış ve "deşecek" sorular sormamıştım.
Yazıyı okurken öğrendim ki Özkul, Bakırköylüymüş... Önemli mi bilmiyorum...
İkincisi tatlı bir espiriymiş, "Ölmek için yarım saatiniz kaldığını bilseniz ne yapardınız" diye tek soruluk bir anket varmış, Özkul "saatimi satardım" cevabını vermiş zamanında, onu da paylaşmışlar.
Cuma, Kasım 12, 2021
Bir albümden çıkanlar
![]() |
Perşembe, Kasım 11, 2021
Edip Cansever'in Antikacı Dükkanında
![]() |
Konuşmada ilginç bir bölüm var, kendime yakın bulduğum için paylaşacağım. Fethi Naci, Cansever'in şiirinde ve konuşma dilinde "ya da" yı çok kullandığını söylüyor, fark etmiş...
Cansever şöyle yanıtlıyor: "Aynı şeyi Melih Cevdet de söyledi. Bence bu şundan ileri geliyor. Önceki şairlerin dünyaya bakışlarında bir kesinlik vardı: her şeyi çözmüş gibi bir hal, bir konu alıp onu işliyorlardı. Bunu yaparken dünyayı yorumlayışlarında bir donma vardı denebilir. Oysa ben sürekli olarak kavrama halinde sayıyorum kendimi."
Ne diyordu Çehov, "gerçek ikisi arasında bir yerde..." Öyle kolay olsaydı, di mi yani?
Not: Ve... ile başlayan ne çok dizesi var şiirimizin... Ya da'ya gelene kadar...
Çarşamba, Kasım 10, 2021
Dört turist arkadaş...
![]() |
Sınırdan giren dört arkadaşı tek tek sayalım: Kaçakçılık, pahalılık, lüks ve verem... Birinin elinde gazete var, manşette şöyle yazılmış: "Turistlere müşkülat [zorluk] çıkarılıyor"
Meğer bu dört arkadaş turistmiş... Espri altta yazılmış: "Turistler: Sen gel de şu gazetelerin yazdıklarına inan!" Turizler ve yabancılar ellerini kollarını sallaya sallaya gelip neler neler ediyorlar bize...
Neden verem mikrobu yurt dışından geliyor ki diyen olmuş mudur mesela o yıllarda... Hani yoksulluk, iyi beslenememe, ısınamama filan değil doğrudan dışarıdan "inneyle" zerkedilmiş bize... Vay vay... Bizde sermaye sömürü yoktu, bunlar hep emperyal oyunlarla memleketimize şey edildiler... Biz ne biliriz efenim kapitalizmi, "bahalılığı", İngiliz sicimiyle bizi "oynattılar" işte... Yav he he mi diyordu genşler? Devam edelim, görür görmez dikkat çekiyor, "lüks" neden kadınlarla özdeşleştirilmiş veya... Bugün olsa correct bulmaz ve kiliktivizmle madara ederiz değil mi?
Dönemin ruhu diyoruz, o senelerde öyle bir siyasi iklim vardı diye açıklıyoruz filan... Oysa popüler kültür, tuhaf bir devamlılıkla yaşar, eskidi sanırız, geçti modası deriz, tabii ki eskir ve modası geçer ama o işin görünen tarafıdır, zihniyet dedik yukarıda, o popüler inanış, bukalemun gibi başka başka kostümlerle hayatına devam eder.
Düşünün yukarıdaki karikatürdeki espriyi iki önemli sanatçı akletmiş, kapağa taşımışlar, hani diyorsun, nanik yaparlar, akıntıya kapılmazlar filan... Nerdee? Dış mihraklar denilen "öcü" geçti mi, geçer mi, biter mi?
Bu karikatürü seviyorum, çünkü bön ve kıt kafalı şovenizminin nadide bir örneği...Yoksa gabi mi deseydim?
Meslek
Salı, Kasım 09, 2021
Karanlık Güzelleme
![]() |
Radikal Kitap, 13.5.2016
Pazartesi, Kasım 08, 2021
Murathan
![]() |
Pazar, Kasım 07, 2021
Cumartesi, Kasım 06, 2021
Sadece Teksas Okurum
![]() |
Asistanlığım sırasında okul gazetesinin arşivinde, geçmiş yıllarda öğrencilerden birinin çektiği fotoğraflar arasında görmüş, yukarıdaki resmi kendime ayırmıştım. Kim çekti bilmiyorum.
Tommiks okuyan boyacıyı bilen, gören, konuşan başka çizgi romansever insanlarla karşılaştım. Pek çok kişi benim gibi düşünmüş, hatta biri başka bir çizgi roman götürdüğünü, adamın ilgilenmediğini dahi söyledi. Belki Boyacı parayla sattığını sanmıştır. Almamış. Alsana-almıyor. Fıkra gibi.
Hep aynı şeyleri okuyan insanlarla karşılaşınca o boyacıyı hatırlarım. Saplantılı bir durum elbette. Hani bazen sadece Çehov okurum diyenler oluyor, e okudum bitti, şimdi ne olacak diye kendilerine sormuyorlar.
Nereye bakıyor bu arkadaş?
![]() |
Cuma, Kasım 05, 2021
Hayat pahalılığı bir cazu mudur?
![]() |
Önce kadın sandım, hayır, böylesi bir belirginleştirme yapılmamış...Korkutmak, iğrendirmek istendiğinden o faslı "muğlak" tutmuşlar, kadın gibi ama erkek de olabilir, kadın kıyafeti giyerek soygun yapan saçları kazınmış yarı çıplak hırsızlar, Avrupa halk kültüründe geniş bir yer tutar, bu bakımdan karikatür hafif tertip "yabancı" duruyor...
Acaba diyorum, o yılların Fransız karikatürlerinden mi esinlenilmiş... Geçen yüzyılın ilk yarısında dünya karikatürü bazen bir hastalığı, ya da şehvet duygusunu mesela insansı düşünerek çizerdi, böylesi bir alışkanlık vardı. Ramiz'in etkilenmemesi mümkün değil, ilk modern karikatürcülerimizden...
Hasılı kelam, bu cazu hoşuma gitti.
Perşembe, Kasım 04, 2021
Ticaret ve Kompozisyon
![]() |
Babam ve annem, benim sanat sepet gibi kıytırık işlerle uğraşmamı bir gün bile istemedikleri için doğal olarak fikrimi sormadılar ve beni "Ticaret" diye bir derse yazdırdılar. Diğer ders, Kompozisyon'du... Türkçe dersinin bir türevi gibiydi... Ticaret ise bildiğin muhasebe meslek dersi...
İlkokul ikinci sınıfta 45 defter sayfası süren Kovboylar isimli bir roman yazdığımı not olarak düşeyim... Eserim vardı yani, tınmadılar bile!
Anlatacak çok şey var da... ben Ortaokula döneyim...Sınıf o dersler olduğunda ikiye ayrılıyor, nerde sevdiğim arkadaşım varsa Kompozisyona gidiyordu...Kös kös oturuyor, muhasebe eziyeti çekiyordum. Tamam, Kompozisyon da, hani parlak bir şey değildi ama bana daha kolay geliyordu, sonuçta o yıllarda Türkçe derslerinde en az dört puanlık bir kompozisyon sorusu sorulur, ben de rahat rahat sınıfı geçerdim.
Hayatımın ilk seçmeli dersini seçememiş olmak değil, fikrimin dahi sorulmamış olması içimde ukdedir.
E ne oldu, yazarak geçiniyorum...
Çarşamba, Kasım 03, 2021
Popüler olanla yaşamak
![]() |
Salı, Kasım 02, 2021
Paşa hazretleri
![]() |