![]() |
Meğerse bir hırsız olabileceği şüphesiyle evine giremiyormuş, dairesinden çıkarken ışıklar kapalıymış, geldiğinde açıkmış filan... "Evham yapıyor olabilirim" diyor ama neredeyse titriyor, o aşağıda biz balkondayız, yardımcı olabilmek adına "isterseniz ben eve girebilirim, birlikte kontrol ederiz" diye bir şey önerdim.
Öyle de yaptım, aşağı indim, anahtarı alıp daireden içeri girdim, odalara baktım, bir şey yoktu, sonra onu çağırdım, kontrol etmesini bekledim ve evden ayrıldım. Hayat kolay değil, evham, endişe, anksiyete, sıkıntı her hamlemizde bizi zorlayabiliyor. Önemli bir şey yaptığımı da düşünmüyorum.
Benim için ilginç olan bundan sonrası...
Bu teyzeyle bir biçimde komşuyduk ve doğal olarak karşılaşıyorduk. O geceden sonra sayısız kez yan yana, yüz yüze, karşı karşıya gelmişizdir, bir kere olsun bana selam vermedi, selamı geçtim, yüzüme bakmadı, bütünüyle ben yokmuşum, sanki bir görünmezmişim gibi geçip gitti yanımdan.
Önceleri şaşırmıştım, sonra giderek meraklanmaya başladım, bir biçimde kendisine yardımcı olmuş birisine insan bir merhaba der, bir tebessüm eder gibi geliyordu bana... Galiba diyorum, bana ve dış dünyaya karşı bir zaaf gösterdiği için kendini suçluyor ve benden (bizlerden) utanıyordu... Belki, kendisiyle alay ettiğimizi ve küçük gördüğümüzü düşünüyor, o evhamını unutmak istiyordu falan filan... Aklından ne geçtiğini bilemiyorum.
Bu hissi daha sonra çok düşünmeye başladım, biliyorsunuz çeşitli savunma mekanizmaları var, insanlar kendilerini rahatsız eden hisleri (ve ona bağlı hatıraları) bilinçaltına itebiliyorlar, bu yüzden benden uzak duruyor olabilir, belki bana minnettar kalması gerektiğini düşünüyor ve borçluluk hissi onu rahatsız ediyor. Hiç bilmiyordum, “Indebtedness Theory” diye bir şey varmış, insanlar başkalarına minnet duymayı istemiyor ve borçlu hissettikleri insanlardan bile isteye uzaklaşıyorlarmış. Terapist bir arkadaşım, evham yaptığını ve abarttığını düşünerek “utanmış” ve kendince durumu rasyonalize etmiştir demişti. Mealen yazıyorum, bilişsel uyumsuzluktan söz etti. Yalnız yaşayan annem, bu hikayeyi dinlendiğinde yalnızlıktan içine kapanmış, nasıl teşekkür edeceğini bilemez olmuştur diyerek beni kederlendirdi. Sosyal anksiyete ve buna bağlı kapanmadan söz ediyordu aslında.
Şunu düşündüm hep, acaba evine giderken bizim evin balkonuna bakabiliyor mudur? Sahiden değerli, ikisi de benden yaşça büyük iki “arkadaşım” bir gün manen şiddetli bir kavga ettiler. İkisiyle de konuşuyorum, biri diğerinin sıklıkla uğradığı kahvenin olduğu sokaktan geçemiyor, oradan biliyorum. Hayat zor derken, yapıp ettiklerimizi katmadan söylüyoruz bunu… Haa zor...