![]() |
Doğayı anlatırken Darwin’in fikri, popüler dilde genellikle “güçlü olan değil, uyumlu olan yaşar” diye özetlenir. Darwinci uyum, bir erdem sınavı değildir, bir ortamın hangi davranışı ödüllendirdiğinin soğuk özetidir. Eğer yaşadığımız dünya hoyratsa, uyum sağlamak için hoyrat olmamız mı bekleniyor? Utanmamak ödüllendiriliyorsa bu “özgüven” diye etiketleniyor olabilir mi?
Çevremizde hayatı tarumar eden insanlar var; sosyopatlar, ya da en azından sosyopat gibi davranan benciller. Empati yoksunluğu, vicdan zayıflığı, sorumluluk almama, pişmanlık göstermeme, insanı insan değil “kaynak” gibi görme… Kullan-at, iş bitince unut, yakalanınca mahcupmuş gibi yap. Klinik bir tanıdan söz etmiyorum; gündelik hayatın içinde normalleşmiş bir davranış biçiminden söz ediyorum.
Buraya “uyum” meselesinden geliyorum: Sosyopatlar mı daha iyi uyum sağlıyor, yoksa biz mi artık sosyopat gibi davranmaya zorlanıyoruz? Empatiyi masraf kalemi sayan, her ilişkiyi pazarlık gibi kuran, her insana bir “fayda” puanı veren yeni bir normal var. Bu normal, bireysel bir bozulmadan çok, sistemin ürettiği bir davranış biçimi. İnsanlar neden böyle davranıyor?
“Kötüler mi?” diye sormak kolay, “insanın doğası kötü mü?” diye kestirip atmak daha da kolay. Ben daha cansız, daha ürkütücü bir yerden bakıyorum: Davranış biçiminin temelinde çoğu zaman “kandırılmaktan korkmak” var. İşinde gücünde olmak değil, her koşulda çok görünmek daha önemli. Adil olmayı değil, kazanan tarafta olmayı istiyor insanlar. Vicdanlı olmayı değil, riski ve sorumluluğu başkasına yıkmayı tercih ediyorlar. Sanki hayatta kalmanın yolu, insanın içindeki frenleri söküp atmakmış gibi.
Bazı ortamlarda bencillik gerçekten işe yarıyor, itiraz etmeye gerek yok, görüyoruz. Utanmayanın daha rahat ilerlediği, sınır tanımayanın daha çok alan kapladığı, haklı olmak yerine güçlü görünmenin daha çok işe yaradığı yerler var. Hız ödül alıyor, acele alkış alıyor, gürültü saygınlık gibi dolaşıyor. Bu vahşilik değilse bile, vahşiliğin “makul” gösterildiği bir düzen. Kaba kuvvetin yerini bazen kaba zekâ alıyor; ama kabalık aynı kabalık.
Galiba şunu kaçırıyoruz: İnsanı hayatta tutan şey dayanışma ve işbirliğidir. Devam edeyim: insanın iyi şeyler yapma iradesidir; güven duygusu ve utanabilmemizdir. Bunlar “ahlâk dersi” değil, toplumsal organizmanın mekanikleridir. Kimse kimseye güvenmezse herkes denetim kurar. Denetim maliyeti artar, verim düşer, ilişki çürür, zaman boşa gider. Herkes birbirinden kazıklanmayı beklerse herkes kazıklama ihtimalini masada tutar. Sonuçta “kurnaz” sayılanlar çoğalır, ama ortam bir bataklığa döner. Bu yüzden “sosyopatlar hayatta kalıyor” hissi bir yandan doğru, bir yandan yanıltıcı: Onlar hayatta kalmıyor; çoğu zaman oyunu yaşanmaz hale getiriyorlar.
Asıl trajedi sanki şu: Böyle bir ortamda empatik insan “enayi” gibi hissetmeye başlıyor. Çünkü sistem, empatiyi zayıflık gibi işaretliyor. Oysa empati saf duygu değil, stratejik bir yetenektir: niyet okuma, sınır görme, güven inşa etme, uzun vadeli ilişki kurma becerisidir. Bunu zayıflık sayan bir düzen, aslında kendini koruyacak bağışıklığı da zayıflatıyor. Sonra insanlar “herkes neden bu kadar sinirli?” diye soruyor. Çünkü herkes tetikte. Çünkü herkes her an kandırılabileceğini düşünüyor. Utanç duygusunu gereksiz buluyor. İnsanlarla bağ kurmayı risk sayıyor. Çıkarını, kişiliğinin ana omurgası yapıyor.
Mıstık abi “dünya böyle, yapacak bir şey yok” diyorlar. Hayır, dünya böyle değil, dünya böyleymiş gibi işletiliyor. Kâr, hız ve gösteri, başka türden bir insan modeli üretiyor. Bir insanın “iyi” olup olmaması soyut bir tartışma ama bir insanla iş yapmanın maliyeti somut. Kimi hayatına alacağını, kime alan açacağını, kime güveneceğini seçmek bu yüzden hayati. Seçmediğinde zaten başkaları senin yerine seçiyor.
Darwin’i yanlış yerden okuyup “vahşi ol, hayatta kal” diye çevirmeye bayılıyoruz. Oysa Darwin’in soğuk dersi başka: Ortamı değiştirmeden davranışı değiştiremezsin. Eğer bencillik ödüllendiriliyorsa, bencilliğin bir gün “normal” sayılması kaçınılmazdır. Normalleşen şey ise sonunda hepimizi daha güvensiz, daha yalnız, daha yorgun yapar. Hayatta kalmak sadece nefes almak değil; meselemiz her koşulda insan kalabilmek.
![]() |


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder