Salı, Eylül 26, 2023

Yeni bir serüven

Yeni bir serüvene, -01Adana ekibi ile BluTv'de yayımlanmak üzere sekiz bölümlük yeni bir dizi senaryosu yazmaya- başlıyorum. Öfkeli, haklı, deliduman bir şeylerin hikayesi olacak...Umarım bana güvenenleri mahcup etmem, yeni yol arkadaşlarım bana, ben onlara iyi gelirim. 

Pazartesi, Eylül 25, 2023

Son Okuduklarım 79

İkisi de biyografik çalışmalar. Bukowski pek de renkli olmayan hayat hikayesini evire çevire defalarca yazdığı için sürprizi az bir yorum olmuş. Kafka ise daha avangart duran bir kalkışma, okurken çevirisinde zorlanıldığını hissettiriyor. Çizgilerde de benzer bir yorum yapılabilir, Kafka tahkiye gereği psikolojik dengesini yitirip zihnen savruldukça farklılaşan çizgiler görüyoruz, hikayeyle uyumlu bir üslup arayışı kendini hissettiriyor. Bukowski daha düz bir yorum olmuş. Aslına bakılırsa ikisi de "hareketsiz" hayatlar sürdürmüşler, aksiyon insanı olmamış, hayata karışmış değiller. Kafka'daki yorum, eserlerindeki olağanüstü (veya fantastik) olanın peşine düşerek, özgeçmişiyle paralellik kurarak geliştirilmiş... O bakımdan ilginç ve "uçuşa" açık, onlar da fırsat görüp denemişler diyelim.

Kagge bildiğim bir yazar değildi, başta kişisel gelişim kitabı gibi duruyordu, tam öyle değil ama pekala, popüler felsefe kitabı sayılabilir. Bir Kâşifin Felsefesi isminden de anlaşılacağı gibi yazarımız bir kaşifmiş, kutuplara gitmiş- Everest'e tırmanmış, o fasıldan çok, iç dökmesini ve yazdığı denemeleri okutacak bir kıvam tutturabilme maharetini sevdim. Kimi açılardan kendime yakın buldum, bildiklerimi başka türlü düşündürtecek şeylerle de karşılaştım. İyi bir deneme kitabından daha fazlası da beklenmemeli sanki. New Yorker metinlerini andıran bir üslubu var, doğu mesellerinden, şöhretli başka kaşif ve sporcuların özgeçmişlerinden anektodlar, alıntılar yapıyor, sakin kalmaya çalışıyor filan. Başka kitaplarını da okuyacağım. Mısır Çöllerinde Türk Gençleri, ilk dünya savaşında esir düşerek Mısır'da bir kampa gönderilen bir subayın, sonradan şöhretli bir fıkracı-gazeteci olacak Nurettin Artam'ın anıları... Doğrusu, kırklı yıllarda yazdığı her şeyi okuduğum Artam, o yıllar için demode ve sası'ydı... Bu anı kitabında da tavsayan yönler yok değil ama daha coşkulu bir metin okuyorsunuz. Şaşırmış, üzülmüş, kahretmiş, başa çıkmaya çalışmış... Mizah ile ilgisi o yıllarda da varmış, kampta bir mizah gazetesi dahi çıkarmışlar. Tek sayı çıkabilmiş çünkü omzuna serdiği çamaşırlarını güneşin altında yürüyerek  kurutan bir arkadaşlarını hicvetmişler, İngilizler bunu yönetimlerine ilişkin bir eleştiri olarak görmüş ve yayını kapatmış. Esir Kampında yayın çıkarmak şaşırtıcı, yasaklama nedeni ise biz Türkler için hiç karşılaşmadığımız türden bir şey değil. Vara yoğa bizi kötülüyorlar diye hop oturup kalktığımız için böyle yasaklamalarımız çok demek istiyorum.

Pazar, Eylül 24, 2023

Hov tu lov

Profesyonel olarak senaristlik yaptığım için, parayı veren düdüğü çalar misali her şeyi yazabileceğim sanılabiliyor. Yok diyorum, sadece hikayeyle ilgileniyorum, sevdiğim türlerde sevebileceğim hikayeler anlatmak istiyorum falan filan. Nafile tabii, inandırıcı gelmiyor olmalı ki değişik teklifler alabiliyorum.... Önceleri "neden tercih edildiğimi" anlamak adına dikkatle dinliyordum, sonra fark ettim ki, sadece bana teklif edilmiş bir şey değil bu... Herkese sorulabiliyor. 

Sevdiğim bir hikayedir, bir yazar tanıdığım, galiba Paris'te caddede yürürken, biri onu çevirip Türkçe konuşarak adres sormuş, o da adresi biliyormuş ve tarif etmiş ama sormadan da edememiş, Türk olduğumu nasıl anladın demiş... Adam da demiş ki anlamadım, her gördüğüme sordum, sen Türk çıktın...

Benimkisi de biraz o hesap... Geçen birisi benden Lolita hikayesi yazmamı istedi örneğin, böyle radikal bir şeyi ancak siz yazabilirsiniz filan dedi. Dedim ki, bunu size düşündüren nedir, elde veri yok çünkü... 

Takip edenler iyi bilecektir, piyasamız genel olarak kadın seyirciye ve televizyon işlerine yöneliktir. Hikayeden çok karaktere dayalı yavaş ve sentimenatal soap operalardır bunlar ve ben böyle bir şey yazmak için kendimi doğru bir isim olarak görmüyorum. Benim anlattığım aşk hikayesi bile bu tarza uymayacaktır. 

Bir başkası bana yeni ilişki biçimlerinden söz etmişti, lovbudi, fakbadi, sensbadi, firendvitbenefit filan... Onları ben anlatsaymışım. Niye ben diye sordum. İlişkiler hakkında konuşmayı seven biri değilim ki, aşk meşk hakkında yazan gazeteciler vardır, onlardan da  hazzetmem. Ha bunlar nedir? Amerikalılar, anlatabilmeyi kolaylaştırmak için kategoriler üretirler. Ne ki içinde insan olan değişkenlerde sınırların sürekli başkalaştığını görürüz. Demem o ki hepsi bana Cosmopolitan tıkırtısı gibi geliyor. Bu konuda bir kitap olsa okurum, varsa bir analistten dinlemek isterim ama senaryo yazmak başka bir şey... Bırak yaşamadan yazmamayı, bu kavramlara inanmıyorum da... 

Demem o ki, cıkk, ben o değilim. 

Cumartesi, Eylül 23, 2023

Kural 34

Meraklısı ayrıca araştırabilir, okuyabilir... Bir toplantıda duymuştum, katılımcılardan biri kıkırdayarak söylemişti, bilen çok olmalı ki, ayrıca açıklamaya gerek duyulmadı. Ben şaşırmıştım,  bilmiyordum, Amerikan popüler kültüründe kullanılan bir deyiş, internetle ilgili olduğu için globalleşmiş, biz dahi biliyoruz çünkü...

Kural 34, internette bir şey varsa (popülerse anlamında), mutlaka onun pornosu yapılacaktır demek... Parodi, para ya da piyasanın işleyişi (3P) gereği (illa ki ve istisnasız) gerçekleşir... Zaten kural 35 de, "yapılmadıysa da yapılacaktır" (üretilecektir) demek...

Kendisi bir miim olan bir geyikten söz ettiğimi anlamış olmalısınız. 

Böyle bir kavramı biz üretmeye kalkışsaydık, mizahın işleyişi gereği Kural 31 derdik, daha doğrusu madde 31 olurdu...Gülerek yazıyorum "Glokalleşme böyle bir şey..."

Buradaki asıl vurgu, mizah böyle bir şey, ters yüz etmek, romantizmden bahsedilirken gaz çıkarmak, entelektüel bir çıkarım yapılırken küfürlü konuşmak gibi. İşin içinde sadece parodi ve ironi değil şaşırtarak dikkat çekmek ve üretenler açısından "ben buradayım" demek var... 

Yeni de sayılamaz, Amerika'da Mad mizah dergisi onlarca yıl, şöhretli isimleri kullanarak, onları komik göstererek, mutlaka cinselliği işin içine katarak popülerleri hicvederdi. Mad, Tijuana Bibles'ten esinlenmişti. Ünlü Amerikan çizgi romanlarının pornografik parodileri el altından satılırdı, çok bilinirdi. Şöhretler ve cinsellik ayrı ayrı ilgi çekiyordu. Biz de aynısını Gırgır'da yaptık... Özellikle Tekin Aral ve Orhan Alev, uzun yıllar, popüler olanı (televizyon, futbol ve gazino dünyasının ünlülerini) karikatürize ettiler. En çok belirginleştirdikleri şey şöhretlerin cinsellikleriydi. Onları çıplak, salak ya da beklenmedik biçimde komik görmek insanların hoşuna gidiyordu.

Cuma, Eylül 22, 2023

Palavraya bakar mısınız?

Yakınlarda çıkan bir Deniz Gezmiş kitabına bakıyorum, popüler bir derleme, fotoroman vurgusuyla isimlendirmişler... Dil romantik ve  magazin gazetecisi havasında, çok satsın istenmiş, o mantıkla tasarlanmış...

Çizgi romanla ilgili olduğu için yukarıdaki ayrıntıyı bilerek seçtim. 10 yaşındaki çocuğa, ta o yıllardan bir siyasi bilinç atfetmiş yazar... Bu arada Deniz Gezmiş, çizgi roman okumuş mu, okumuşsa da sahiden ve özellikle Teksas'ı çok mu sevmiş-çok mu okumuş bilinmiyor-bilmiyoruz. 

Bu palavralara neden gerek duyuluyor, niye abartıyorlar anlamıyor değilim... 

Yakıştırılıyor, "münasip" görülüyor galiba... Sorun şu ki, yakıştıran kişi, biyografiyi değil kendi kahramanını yazıyor bir noktadan sonra...Aşağıdaki örnek de çocuklar için yazılmış popüler bir Atatürk kitabından... Komik duruma düşeceklerini hiç hesap edemediklerine göre bu, kendilerini anlattıkları kişiden daha fazla önemsiyorlar demektir.

Perşembe, Eylül 21, 2023

Kendin oyna, oynat ve seyret

Görsel, sahaflardan satın aldığım dergilerden birinden çıktı, doksanlı yıllarda çıkmış, kısa ömürlü bir bulvar gazetesi olan Ekip'ten kesilmiş, saklanmış bir kupür... Tabloid boyda çıkmıştı diye hatırlıyorum, uydurma yazı ve haberlerle dolu bir gazeteydi, muhabirler ve yazarlar, külhaniydi, bilen (ve haklı olduğu için bağıran) adam havasında iddialı çıkarımlar yapılırdı, salvolar, tehditler, fütursuzca  sallamalar gırlaydı. Daha doğrusu o yıllardaki gazete savaşlarında böyle bir gazetecilik üslubu çıkmıştı, Ekip'e özgü filan değildi...

Laf uzamasın, haberdeki fotoğrafı görünce ister istemez güldüm... Fotoğrafta tanıdığım biri vardı. Seks kasetleri satan bir dükkanı polis basmış, malzemeyi toplamış, sahibi karakola çekilmiş filan, anlaşıldığı kadarıyla gazetelere haber vermişler. Ekip'in acar polis muhabiri  gıdıklayan, fitleyen, teşhir eden, ahlakçılık kesen lambur lumbur bir şeyler yazmış haberde... Kasetlerin el konduğu dükkan, rahmetli Metin'in (Demirhan) dükkan... Gazeteci, Metin'i tanımıyor, yasadışı bir iş yapan esnaf olarak onun ağzından bir şeyler yazmış...

Metin'i polise ifade verirken mi dinlemiş, yoksa özel olarak gitmiş muhabire mi konuşmuş bilemiyorum. Yazılanları okuyunca, insan evet diyor, Metin bütün bunları büyük bir ciddiyetle, hatta inanarak anlatabilir(di)... "Karayağız bıyıklı delikanlı" ifadesine ister istemez güldüm... Hani, haberlerde her kadın, neredeyse daima "genç ve güzel kadın" olarak geçer ya, o fasıldan yazarımız da Metin'e bir şeyler yakıştırmış... Metin, porno satarak çok kazandığını itiraf etmiş, işin içine yeraltı dünyası filan gibi saçma ayrıntılar katmış, sloganlar uydurmuş ve hepsi, rahmetli Metin'i tanıyanlar için hoş bir kıkırdama (ve yad etme) vesilesi....

Related Posts with Thumbnails