Cumartesi, Mart 25, 2023

Masadan düşen

Bir eğlence manzarası, fotoğrafı bu sebeple alsam da, itiraf edeyim, masaya dansöz çıkartma filan gibi şeyleri zevzekçe bulurum, ama görürsem de seyretmek isterim. Çünkü bu eylemin saçma olduğunun herkes farkındadır ve bu saçmalığı ancak gülerek (ve abartarak) geçiştirmeye çalışırlar, "canım ne olacak" havasına sahte ve sahici kıkırdama pozları eklenir, birbirlerinden utananlar, dansözü seyredenler, seyredemeyenler, seyredenleri seyredenler, nıhaa nıhaa diye gülenler filan... Hepsi bana acayip gelir.

Fotoğrafta, dansöz muhtemelen raksederken masadan yere bir şey düşürmüş, kenarda oturan biri erkek diğeri kadın müşteri ve bizatihi dansöz, artık ne düştüyse, ona bakıyor, yerde onu arıyorlar. Fotoğrafı satın alma nedenim sağ kenardaki beyfendinin dikkat çekici mimiği oldu, içkinin ve kadınların varlığıyla abarttığını (abartma pozu yaptığını) düşünüyorum. Ne diyor olabilir acaba?
 

Cuma, Mart 24, 2023

Yorgun Savaşçı

Şimdilerde pek hatırlanmıyor diye başlayayım, TRT, Kemal Tahir'in Yorgun Savaşçı romanını  televizyona uyarlamış (1979), 12 Eylül Cuntası siyasi bir keyfiyetle hiç yayımlatmadan kaldırtmış, iddialara göre yaktırmıştı. Memleketin popüler kültüründe aşağı yuları on beş yıl konuşuldu, o şayia ve gevezeliklerle birlikte büyüdüm desem abartmış olmam. 

Dizinin ne olduğu bilinmiyordu, neden kaldırıldığı (ve yakıldığı) belirsizdi, kimisi Atatürkçü bir roman olmadığını iddia ediyordu, kimi Çerkez Ethem'in kahraman gibi gösterildiğini söylüyordu filan... Kemal Tahir'in tartışmacı kişiliği, ölümünden sonra eserleriyle devam ediyordu diyelim. 

Romanı ne zaman okudum, dizi gaiplere karışınca, tiraj getirecek bir ilgi de var, fotoromanı çıkarıldı ortaya, o fotoromandan sonra romanı keşfettim... O merakla romanı okumuş, etkilenmekle birlikte, o yaşlarda aksini iddia etsem de pek bir şey anlamamıştım. 

1986 yılında Milliyet gazetesi, bu kayıp diziyi fotoroman olarak yayımlamaya başladı, tabii ki setten fotoğraflar yeterli olmayınca devreye dönemin önemli çizerlerinden Ayhan Başoğlu girdi ve boşlukları o tamamladı, bir ay kadar sürmüştü, yukarıdaki bant dizinin sonundan. Doğrusu fotoroman dedim ama iş bazen çizgi romana da dönüyordu. 

Yıllar sonra bu defa bir özel televizyon kanalı, romanı dizi yapmaya karar verince, TRT yakıldı denilen diziyi alelacele yayınlamaya başladı (1993). Aynı anda galiba, iki diziyi seyrettik diye hatırlıyorum. İkisi de dönem itibarıyla teknik olarak zaafiyetleri olan işlerdi. O zaman şunu anlamıştım, devlet asla yok etmiyor, iddiasının aksine bir kenarda tutuyor, silmiyordu, yıllarca "yakılmamıştır, bu günler geçsin, bir yerlerden zuhur eder" diyenler haklı çıkmıştı. 

Bu yazıyı Yorgun Savaşçı'yı "konuşmak" için yazmadım, çizgicilerin yazılı basın için ne kadar önemli olduğunu gösterdiği için paylaştım. Dizi kayıp, elde yeterli görüntü yok, fotoğraf yok... devreye bir ilüstratör girip eseri tamamlıyor. O sebeple çizgiciler, gazetelerin en yüksek maaşlı çalışanlarıydı. Önce daha ucuz olan fotoğrafa, sonra da değişen "medium" a yenildiler.

Perşembe, Mart 23, 2023

Fark


Çizgi: Berat Pekmezci

Hayat tarzı

Bir spor karikatürü, imza yok ama bana Mesut Yavuz çizmiş gibi geldi, altmışlı yıllarda çizilmiş olmalı, esprinin odağındaki döviz ve pankart yazılarından o anlaşılıyor. 

O günlerde futbolcuların gece hayatını düzenlemek için kulüpler tarafından yasaklar getirilmiş olmalı ki karikatüre konu olmuş, eğlence sektöründen çalışanlar diyelim, mevcut durumu protesto ediyorlar: "Dostumu İsterim", "Sevgilimi isterim", "Özel sektörü baltalamayın", "Evlenmek sporcuya yaramaz", "Demokrasi bu mu?" vs vs

Birkaç nedenden dolayı ilgi çekici, aralıklarla yineliyorum, sporla ilgili olsun ya da olmasın, ucundan kıyısından cinselliği-cinsel ilişkiyi ima edecek espriler, hele bu açıklıkta kolay kolay yapılamıyor. Bir yandan "bel-altı" ve bayağı bulunuyor, diğer yandan kadınları indirgeyici tutumuyla siyaseten yanlış sayılıyor. 

Esprinin arkaik olmasıyla ilgilenmiyorum, cinsellik ve argo, mizahın temel kaynaklarındandır, sürekli revize edilerek yaşamaya devam eder, bu türden bir espri de değiştirilerek yenilebilirdi. Oysa bugün, bizatihi futbolcular bile, mesleğimizi karalıyor diyerek böyle bir espriyi protesto edebilir... 

Geçen eski bir futbolcu, seyircinin küfürlü protestosuna cevap verirken, "el değmemiş annesinden ve karısından" söz etmişti, eleştirinin biçimi dahi ahlakçı bir noktadan "karşılanabiliyor" demek istiyorum. Hayat tarzı savunusu ve saldırısı olarak da okunabiliyordu söyledikleri...

Değişen dünyanın muhafazakarlaşması sadece bizi etkilemedi, hemen her yerde kamusallaşan esprileri dönüştürdü. 

Çarşamba, Mart 22, 2023

Bozkır | 2. Sezon | 6. Bölüm | Fragman

Halidanım

Selanikli kızı, Mevlevi torunu. Üsküdar Amerikanlı. Hocasına âşık olan kadın. Aldatılan ve meydan okuyarak boşanan kadın. İttihatçı ve modern. Kız mektepleri müfettişi. Yunan, İzmir’e girdiğinde Sultanahmet’te konuşan kadın. Milletin bacısı. Ateşten gömlek. Başçavuş. Paşa’nın yanındaki ve karşısındaki kadın. Gönüllü sürgün, Terakkiperver muhalifi. Kolombiya’da Türk Tarihi dersi. Sinekli Bakkal’ın merak edilen müellifi. Türk oryantalizmi, Peregrini, Rabia’ya âşık oluyor. Hacı Fettah’ın yazarı, vurun yobaza! Türkiye, Batı’ya bakıyor, Batı bizi anlamıyor. Conflict of East and West. Türkçenin Halide Hanım’ı. Küçücük, büyük kadın.

Salı, Mart 21, 2023

Yaşasın Türk Erkekleri


Yıllar içinde insanın algısı değişiyor; geçmişte, çok değil on yıl önce, ayrımcılığı, ırkçılığı, faşizmi, bağnazlığı görüyor ve onları teşhir etme arzusu duyuyordum. Demokrat, humanist, solcu ve devrimci diye anılan, öyle anlatılan, entelektüel bulunan isimler ve  sanatçılarda bunu görürsem iyice delleniyor, hararetleniyordum.  Yanlış şeyler söyledim demiyorum, resmi eksik görüyormuşum diyorum uzun zamandır.

Geçmişte baktığım manzaralara yeniden bakıyorum. Bence asıl mesele, erkeklik algısındaymış. Cemal Nadir'in yıllar önce gördüğüm, ırkçı ve ayrımcı bulduğum bir karikatürüyle derdimi anlatayım. Rebeka ile Salamon, ağaç altındalar, romantik bir an.

Asıl mesele erkeklik olunca, Yahudi'nin erkek olamayaşını konuşmak, bunu alaya almak gerekiyor elbette.

Salamon, Rebeka'ya "erkek olmak ister miydin?" diye soruyor. Rebeka, evet diyor (zaten kim istemez ki?) ve ekliyor: "Ya sen?". Ben bu karikatürdeki aşağılayıcı tavırdan rahatsız olmuş ve kopyasını almışım. Edepsizce bulmuş, bir dünya not düşmüşüm defterime. Şimdiyse, oysa diyorum, asıl görmem gereken Cemal Nadir'in erkekliğiymiş, başka ırkları bir Türk erkeği olarak aşağılama arzusunu teşhir etmeliymişim. Yahudi dediğin cimri, çirkin, korkak, kepaze, habis, nahoş, millet düşmanı filan ama bu adam hepsinden önce erkek değil, ne etse boş, ne eylese boş...Bundan da büyük hakaret var mı ki zaten... Di mi ama? Karı gibi...


Bu kadın Yunanistan'ı temsil ediyor, erkek olamazdı zaten. Neymiş? Dulmuş, koca eskitiyormuş. İlk kocası Osman'dan müteassıp olduğu için boşanmış vs. Koca bulamazsa sokağa düşecek, vesikalı olacakmış fış fış...


Bu da Oğuz Aral'ın ambargo zamanı çizdiği, 1975 tarihli bir karikatürü. Bacaktaki bant, bilmeyenler için yazayım fahişelik göstergesidir. Yunanlı ya da Amerikalıya yakıştırılıyor. Ambargo boyunca bu ikiliyi bir kaç kez çizdi Aral. En sonunda bıyıklı Türk erkeği, kemeri çözüp Amerika'ya saldırıyordu. Tahmin edileceği gibi kadın da şikayetçi değildi, cilveyle gülümsüyordu erkeğimize. O erkek Türk, o Amerikalı kadını "düzerse" biz "düzmüş" gibi mutlu mu oluyorduk... (Rica ediyorum çuval geçirmeyle ilgili espriler yapmayın)

Yabancı ülkeleri kadın olarak resmedenler sadece Cemal Nadir ya da Oğuz Aral değil elbet, ama onlar karikatürü halka sevdiren iki öncü isim olarak biliniyorlar. Ne resmettiklerini, neyi popülerize ettiklerini de hatırlamak gerekiyor.

Şimdilerde, barış diyenlere etekli diyorlar ya, sürekli adam etmekten, adam gibi adamlıktan, zil takmaktan, s.k.p atmaktan söz ediyorlar ya... eleştirenleri ibne ya da orospu sayıyorlar ya, köklerini buralarda aramak lazım.

İmkansız erkeklik masallarında...

[2014]
Related Posts with Thumbnails