Cuma, Ağustos 08, 2025

Şimdiki zaman halleri

1985’ten beri yazdıklarım bir yerlerde yayımlanıyor. Çeyrek yüzyılı aşkın süredir telif gelirim var; yazarak geçiniyorum. İlk öğrendiğim şey, beni beğenen kadar beğenmeyenlerin de olacağıydı.

Bir şey yazıyorsanız, beğenmeyen çıkacaktır. Bu kadar basit. Eleştirmek, okurun hakkı. Üstelik beğeni görecelidir; zamana, kişiye, beklentiye göre şekillenir.

Buna asabiyet göstermenin, defans yapmanın, kahırlanmanın pek anlamı yok.  Hele ki sosyal medyanın hepimizi şekillendirdiği bir çağda… İçindeyiz. Hem faili hem mağduruyuz. Sosyal medya, ilgi çekmeyi ödüllendiren bir düzenek. Hepimizi “bağırmaya” zorluyor. Her gün yüzlerce örneğini görüyoruz.

Sanat eleştirisi, siyaset tartışması, itiraz tiryakiliği, ergen kahkahası, tahkir, ve haset, övgü ve hiciv… Hepsi birbirine karıştı. Normalleşti. Meşrulaştı. Birer gösteriye dönüştü, mümkün ve herkese normal gelir oldu. Romantize ederek ahlaki bir töz aradığım sanılmasın...Kavga, işin doğasında var.

Üzülürüz, bunalırız. Ama ne yapsak boş; manzara bu. Mesele sadece beğenmeme hakkı değil, öfke çağındayız, deşifre etmek için yaşamak diye bir şey de var artık. 

Eskiden gazeteciler ve o tartışmadan profesyonel olarak faydalanan insanlar, örneğin siyasetçiler yapardı bunu.  Açık ararlardı, retorikle dövüşürlerdi. Şimdi sosyal medya, milyonlarca küçük versiyonunu üretti. Herkesin küçük bir kürsüsü var. Herkes mikrofonu kaptı.

Ben mesela şunu hiç anlamıyorum, insanlar sevmediği birilerinin internet hesaplarını takip ediyorlar. "O sağcıyı, o solcuyu, o yeteneksizi, o sefili, o kötü yazarı, o yalakayı, o boş tencereyi niye iz-ler-sin? Hata yapmasını, açık vermesini niye bek-ler-sinNiye buna bu kadar zaman har-car-sın?"... Sorarım, ama cevabı aramam. Çünkü cevabın kendisi çoktan yozlaştı.

Terapist edasıyla, mesleki deformasyonla bir klişe kullanalım, "iyi geliyorsa yapsınlar", "olabilir", "mümkün"... Çünkü çook mutsuzuz..birilerinden hıncımızı almamız gerekiyor.

Yazıya eşlik eden görsellerden biri, Twitter hesabımın sabit gönderisi. Yakın bir arkadaşım yazıyı okudu, “Farkındasın değil mi, kibir bu” dedi. Cevap vermedim. Gülümsedim. Uzattı. Yine susup gülümsedim.

Kendimce bir ilkem var: Sosyal medyada, yaptığım işlerle ilgili kimseye cevap vermem. Vermeyeceğim de. Doğru olan bu mu? Doğrusu bu demiyorum, bana uygun olan bir cevap bu... İşe güce bakmaktan yanayım. 

1 yorum:

dilovasi_isci dedi ki...

yorumlara cevap yazmayınca kendimi topluma karşı borçlu hissediyorum.

Related Posts with Thumbnails