![]() |
Cuma, Kasım 30, 2018
Perşembe, Kasım 29, 2018
Son Sözler
Salı, Kasım 27, 2018
Pazartesi, Kasım 26, 2018
Nave te Çiye ve Erol Günaydın
![]() |
1962 yılında Milliyet, Karacan adına bir yarışma açmış. Oyuncu Erol Günaydın da katılmış yarışmaya. Bir defa katılmış olması bile bana ilginç geldi. Kürtçe bir başlık kullanmış, o ayrıca ilginç. Yazı, yedek subaylığı sırasında yaşadıklarıyla ilgili. İyimser bir yazı. Karşılaştığı misafirperverliği anlatmış, umut dolu hissiyatını aktarmış.
Memleketin mutlu yılları, yeni bir Türkiye kurulacağına inanılıyor.
Erol Günaydın, yazısını şöyle bitirmiş: "Her bir ak tepenin üstünde bir küçük can bana el sallıyor. Haykırarak söylüyorum onlara, onları unutmayacağımı, tekrar döneceğimi, ben dönmesem bile bir başkasının döneceğini, onlara ışık getireceğini. Dağlarına yolların gideceğini, dağlarını tünellerin deleceğini (...)"
Yol yapmak çok önemli, ışık sadece elektirik değil elbet...O yıllarda Ülkücü Öğretmen denilen yedeksubay öğretmenlerin hatıraları, yorumları gazetelerde mutlaka yer buluyor. Günaydın da yazmış.
Yarım asır geçmiş üzerinden.
Pazar, Kasım 25, 2018
Faydalı Bilgiler Ansiklopedisi 3
![]() |
Fabrika bacaları ve o bacadan çıkan duman, seksen-yüz
yıl önce modernliğin ve zenginliğin ifadesi olarak görülürdü. Fabrika sayısı
insanları mutlu ederdi, dumanı tüten bir fabrika “Çalışan Türkiye” demekti ve geleceğe
iyimser bakabilmeyi sağlayan iştah açıcı bir olmazsa olmazdı… Yukarıdaki
kapakta Hoca minarelerin şerefesini soruyor. Eski karikatürlerimizde
ekseriyetle iki adam konuşur, ilki sorar, ikincisi muzipçe lafı yapıştırırdı.
Şerefesi yok ama şerefleri var denerek, dinle modernlik arasında dualistik bir
ayrım ve üstünlük kuruluyor.
![]() |
İkincisi, bir yeni
yıl mesajı içeriyor, “ben gelirken bunlar yoktu, ne tuhaf” bir yılda ne çok
fabrika yapılmış, ne çok gelişmişiz iyimserliği taşıyor. Fabrika bacalarına
ilişkin methiyeleri ve şiirleri derlemek gerekiyor aslında. Şimdilerde
kirlenmenin, zehirlenmenin ve baştan ayağa umutsuz bir geleceğin sembolü olan
bacaların vakti zamanında nasıl sevinçle karşılandığını bilmek tuhaf çünkü…
![]() |
1937’deki kapak da ilginç, espride yine söz oyunu
yapılmış, “o fabrikalarla kendine top mu yapacaksın” diyen yabancı paraya/
sermayeye “hayır, size top attıracağım” diye cevap yetiştiriyor Türk Lirası.
Fabrikanın gücü, gücün silah üretimini çağrıştırdığını da ekleyelim. “Fabrikası çok olanın, ordusu da ekonomisi de
güçlüdür”. Dönemin, savaş arifesi olduğunu, Nazi propagandasının tüm dünyayı
olumlu ve olumsuz anlamda etkilediğini hatırda tutalım.
![]() |
Fabrika bacaları bir karikatür klişesi/sembolü olarak o
kadar çok ve çeşitli biçimlerde kullanıldı ki… Son kapağı siyasi bir çekişmenin
göstergesi olması sebebiyle seçtim. Eski yıl, yeni yılı temsil eden çocuğun
elinden tutmuş, içeri girebilecekleri boş bir baca (deliği) arıyorlar. Noel
Baba ya da çocukları getiren Leylek esprisini andırıyor ama asıl vurgu,
bacaların üzerini kapatmış grev sözcüleriyle ilgili. “Burası Türkiye”, diye
başlayan cümle esas olarak grev karşıtlığı içeriyor. Çalışanların hak araması
değil, o bacalardan duman çıkmamasından endişeleniliyor. Eski yıl, bıkkın ve
bezgin bir halde, üzülerek anlatıyor olup bitenleri.
Hava kirliği ve fabrika atıklarıyla ilgili zarar ziyan
eleştirileri, bizde son çeyrek asırda ortaya çıktı. Daha öncesinde,
önemsenmeyen bir konuydu, popüler kültürde ara sıra değiniliyor, çocuksu
bulunuyordu. Memleketin daha önemli sorunları vardı, bugün çok değişmese de
fabrika bacaları artık sevimsiz birer imgeler. Eskisi
gibi insanların göğsünü şişirip, toplumları gururlandırmıyorlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)