Perşembe, Kasım 29, 2018

Son Sözler

Korkmayın. / Sonra görüşürüz. / Çok kolay. / Düz mü yürüyeceğim? / Atlasam bi şey olmaz mı? / Ben uçabilirim / Yardımınıza ihtiyacım yok. /Senin için ölebilirim. / Bundan başka hayat var mı / Yaklaşırsanız atlarım. / Korkmuyorum. / Heyooo!! / Teker teker gelin lan! / Bu araba kaç basıyoo?!! / Korkma ben attığımı vururum. /  Suyun fazla derin olmaması önemli değil; asıl iş atlamasını, dalmasını bilmek./  Ben hamileyim. / Oolum beş taş çaldım  ruhun duymadı. / Bana bir daha sulu bira getirirsen fena olur. / Sen bakire değilsin! / Üstümüzdeki uçak ne kadar kocaman di mi? / Kımıldayanı vururum. / Bu sahnede dublöre gerek yok. Ben de yapabilirim. / İçinde kurşun var mı bu silahın? / Telefonda vururum, kırarım diyordun aha işte yüzüm ne yapacan bakalım! / Sevgili hayat artık ayrılmak zorundayız.  / Cinli perili odaymış bunların hepsi palavra şimdi oraya gidip mışıl mışıl uyuyacağım. / Aa manzara ne kadar müthiş arabayı uçuruma doğru biraz yanaştırsana. / Cesedimi çiğnemeniz gerekir. / Hocaysan hocalığını bil be!! oğlum senin yüzünden mezun olamıyor be!! / Biliyorum pahalı bir vazo ama n'apıyım elimden kaydı. / Nöbette nasıl uyursun lan! / Sayın yolcularımız Bolu'daki müessesemize ait dinlenme tesislerine birazdan varmış olacağız. Çaylar şirketten olup on dakikalık mola verilecektir. / Hadi vur vur!! yıkamazsın beni! Şu kaslara baksana koçum istediğin kadat geril! /  Attım bileti kardeşim bela mısın ya! / Ceza kanununda bir eksiklik var şu pencere kenarında duran saksılar tut ki rüzgarla düştü bir adamın kafasına ne olacak o zaman? /  Bırak lan o taşı... / Allahına güvensene oğlum. / Bana bekar olduğunu söylemiştin. /  Bu da pencü se! Severler güzeli genç ise al şu tavlayı hadi mektebine gülüm hadi uza uza.../  Frenler tutmuyor./  Dur kaçma!! / Yapamazsın. / Bırak şimdi atıyorsun. / Ey ruh! Geldiysen içimizden birini öldür hah ha hah! / Hadi canım sen de. / Akıntı var ne demek? İyi bir yüzücü böyle şeylerden çekinmez sen bugün şuradan şuraya yüzemezsen yarın nasıl rekorları kıracaksın! Atla diyorum suya! / Hepinizi seviyorum yaptıklarım için beni affedin. / Ne yaparsın lan? Neye güveniyon? / Çıkıyorum beni ateşinle destekle./ Ya kar lastiğine filan gerek yok abartma başımıza iş açma bin arabaya. /  Dur yahu bu işin şakası olur mu bir dengem bozulacak düşecem aşağı... / Şu köşede duvara dayalı paket ne? / Hapımı içtim mi hatırlayamıyorum.  / Hah ha çok matrak ya demek sen şeytansın ve beni bir hareketinle koz yapacaksın hihi çok iyi ya. / İsiminiz ne demiştiniz? Drak... Drakula di mi? Memnun oldum.
[Doksanlı yılların başında Koloni isimli bir fanzin çıkarmış, bu sözleri orası için yazmıştım. Gençlik hatırası kontenjanından paylaşıyorum.]

Pazartesi, Kasım 26, 2018

Nave te Çiye ve Erol Günaydın


İlginçmiş, belki on yıl önce fotoğraflamışım, eskileri karıştırmayınca unutulup gidiyor. Kütüphanede oburlaşıyorum, bir şeye bakarken bir şey daha filan...Sonra asıl baktığım şey dışındakiler aklımdan çıkıyor.

1962 yılında Milliyet, Karacan adına bir yarışma açmış. Oyuncu Erol Günaydın da katılmış yarışmaya. Bir defa katılmış olması bile bana ilginç geldi. Kürtçe bir başlık kullanmış, o ayrıca ilginç. Yazı, yedek subaylığı sırasında yaşadıklarıyla ilgili. İyimser bir yazı. Karşılaştığı misafirperverliği anlatmış, umut dolu hissiyatını aktarmış.

Memleketin mutlu yılları, yeni bir Türkiye kurulacağına inanılıyor.

Erol Günaydın, yazısını şöyle bitirmiş: "Her bir ak tepenin üstünde bir küçük can bana el sallıyor. Haykırarak söylüyorum onlara, onları unutmayacağımı, tekrar döneceğimi, ben dönmesem bile bir başkasının döneceğini, onlara ışık getireceğini. Dağlarına yolların gideceğini, dağlarını tünellerin deleceğini (...)"

Yol yapmak çok önemli, ışık sadece elektirik değil elbet...O yıllarda Ülkücü Öğretmen denilen yedeksubay öğretmenlerin hatıraları, yorumları gazetelerde mutlaka yer buluyor. Günaydın da yazmış.

Yarım asır geçmiş üzerinden.

Pazar, Kasım 25, 2018

Faydalı Bilgiler Ansiklopedisi 3




Fabrika bacaları ve o bacadan çıkan duman, seksen-yüz yıl önce modernliğin ve zenginliğin ifadesi olarak görülürdü. Fabrika sayısı insanları mutlu ederdi, dumanı tüten bir fabrika “Çalışan Türkiye” demekti ve geleceğe iyimser bakabilmeyi sağlayan iştah açıcı bir olmazsa olmazdı… Yukarıdaki kapakta Hoca minarelerin şerefesini soruyor. Eski karikatürlerimizde ekseriyetle iki adam konuşur, ilki sorar, ikincisi muzipçe lafı yapıştırırdı. Şerefesi yok ama şerefleri var denerek, dinle modernlik arasında dualistik bir ayrım ve üstünlük kuruluyor.



İkincisi,  bir yeni yıl mesajı içeriyor, “ben gelirken bunlar yoktu, ne tuhaf” bir yılda ne çok fabrika yapılmış, ne çok gelişmişiz iyimserliği taşıyor. Fabrika bacalarına ilişkin methiyeleri ve şiirleri derlemek gerekiyor aslında. Şimdilerde kirlenmenin, zehirlenmenin ve baştan ayağa umutsuz bir geleceğin sembolü olan bacaların vakti zamanında nasıl sevinçle karşılandığını bilmek tuhaf çünkü…



1937’deki kapak da ilginç, espride yine söz oyunu yapılmış, “o fabrikalarla kendine top mu yapacaksın” diyen yabancı paraya/ sermayeye “hayır, size top attıracağım” diye cevap yetiştiriyor Türk Lirası. Fabrikanın gücü, gücün silah üretimini çağrıştırdığını da ekleyelim.  “Fabrikası çok olanın, ordusu da ekonomisi de güçlüdür”. Dönemin, savaş arifesi olduğunu, Nazi propagandasının tüm dünyayı olumlu ve olumsuz anlamda etkilediğini hatırda tutalım.


Fabrika bacaları bir karikatür klişesi/sembolü olarak o kadar çok ve çeşitli biçimlerde kullanıldı ki… Son kapağı siyasi bir çekişmenin göstergesi olması sebebiyle seçtim. Eski yıl, yeni yılı temsil eden çocuğun elinden tutmuş, içeri girebilecekleri boş bir baca (deliği) arıyorlar. Noel Baba ya da çocukları getiren Leylek esprisini andırıyor ama asıl vurgu, bacaların üzerini kapatmış grev sözcüleriyle ilgili. “Burası Türkiye”, diye başlayan cümle esas olarak grev karşıtlığı içeriyor. Çalışanların hak araması değil, o bacalardan duman çıkmamasından endişeleniliyor. Eski yıl, bıkkın ve bezgin bir halde, üzülerek anlatıyor olup bitenleri. 


Hava kirliği ve fabrika atıklarıyla ilgili zarar ziyan eleştirileri, bizde son çeyrek asırda ortaya çıktı. Daha öncesinde, önemsenmeyen bir konuydu, popüler kültürde ara sıra değiniliyor, çocuksu bulunuyordu. Memleketin daha önemli sorunları vardı, bugün çok değişmese de fabrika bacaları artık sevimsiz birer imgeler. Eskisi gibi insanların göğsünü şişirip, toplumları gururlandırmıyorlar.
 

Related Posts with Thumbnails