![]() |
Bir arkadaşım, insanlardan niye kaçtığını anlatırken “O kadar çok kırıldım ki, ister istemez değiştim,” dedi. Kırılma dediğimiz şey, zihinsel bir kırılma yaratırsa değiştirir insanı. Bakmayın siz, insan acıya ve kırılmalara alışabilir, onlarla yaşayabilir.
Değişim, kırılmanın karara bağlanmasıyla gerçekleşir: Kendinizi, çevrenizi, sınırlarınızı, davranışlarınızı ya da gidişatı “değiştireceğim” dediğiniz anda bunu yaparsınız. Hiç kolay değildir. Yoksa kırılmalar insanı olgunlaştırmaz; yalnızca acısıyla kalabilir çünkü. Olsa olsa savunmayı güçlendirir.
İnsan öğrenerek de değişiyor. Doktora yapmasaydım başka birisi olurdum; bunu biliyorum. O yaşlardan bu yana, bir cahil olduğumu kendime sık sık hatırlatırım. Öğrenmek ve öğrendiklerini anlatabilmek, dünyaya daha önce olduğundan farklı bakabilmek ve baktırmayı istemek az şey değil.
İlham da alıyoruz, o da bizi değiştiriyor. İmreniyoruz, modelliyoruz. İlhamı ve imrenmeyi seviyorum; çünkü insana enerji veriyor, başka türlü olabileceğini hissettiriyor. İnsanlar ilham aldıklarını sıralarken genellikle ebeveynlerini ve öğretmenlerini sayıyor. İlişkilerini usta-çırak ilişkisine indirip romantize ediyorlar.
Benim bir ustam yok. Ama illa usta sayacaksam, çocuk yaşta tanıdığım Sıvacı Bekir Usta’nın çalışkanlığı hep aklımda. Çok yazar var imrendiğim, taklit bile edemediğim. Onları insan olarak tanımıyorum, hikâyeleri ya da meseleleri etkiliyor beni.
Değişim konusunu bir süredir çok düşünüyorum. Geçen hafta bir yürüyüş arkadaşım “İnsan, alabileceğini aldığı zaman ya da artık alamadığında değişiyor,” dedi. Konuştukça, onun değişimden çok ayrılıktan ve gitmekten söz ettiğini anladım. Değişim, sahiden de bir histen ve yaşanan zamandan kopmak olabilir: Başka bir yere gidiyorsun ve oraya dönmüyorsun. Belki de bazı değişimler, dönüşmekten çok dönmemektir.
![]() |


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder