Cuma, Aralık 19, 2025

Kaygan Zemin

Geçen hafta yarı akademik bir ortamdayım, konuşanlar “slippery slope” deyip duruyor. Tam anlamıyorum. Sanki biliyormuşum da bilmiyormuşum gibi tuhaf hissediyorum. Örnekleri duyunca “hah” dedim, benim ömrüm bunlarla geçti. Türkçesi için ben “kaygan zemin” derdim,kaygan yokuş” diyen de var. İsim dert değil

Neymiş bu derseniz… “Zemin kaygan, mutlaka kaza olur, ölürüz” diyerek bir giriş yapalım anlatabilmek için. Çocuk çizgi roman okursa daha sonra kitap okumaz. Kitap okumazsa tembel olur. Tembel olursa eğitim çöker. Başka örnek: “Çocuğumun eşcinsel arkadaşı varsa eşcinsel olur.” “Telefon bağımlısı olursa asosyal olur.” “Öğrenciler siyaset konuşursa başı derde girer.” Domino dizimi. Reaksiyoner bir zincirleme.

Burada mesele: “olabilir” diye başlayan ihtimallerin, hızla “olacak” kesinliğine çevrilmesi. Kaygan zemin safsatası denen şey, aradaki geçişlerin nasıl olacağını göstermeden, birkaç adım sonrasını kaçınılmaz felaket diye satmak demek. Elbette bazen küçük bir gevşeme büyük sonuçlar doğurabilir ama o zaman mekanizma ve olasılık konuşulur. Bunlar yoksa zincir, kanıt değil korku üretir. Medyanın uç örnekleri büyütmesi de bu korkuyu besler: İstisna, bir kural gibi dolaşıma girer, belirsizlik “tehdit” diye okunur.

Üniversitede asistandım. Öğrenciler Irak Savaşı’yla ilgili savaş karşıtı bir pano hazırlamış, okulun sağcı çoğunluğu huzursuzlanmış ama pano da duruyor. Akademi arada bir “demokrasi ve ifade özgürlüğü” gibi heveslere kapılır ya, galiba o arada böyle bir şeyler yaşanıyordu.

Bir sabah okula geldim, fakültenin avlusunun önünde yönetim kurulundan kim var kim yok toplanmış, sonradan profesör de olan bir meczubu dinliyor. “Savaş’a Hayır” sloganındaki “s” harfi, orak-çekiç misali bir gönderme olabilir mi? Haydaa… Kalabalığın içinden biri “hayır arkadaşlar, bu bildiğin s” der de konu biter sanıyor. Nitekim hocalardan biri “Hayır, bu bildiğin s.” dedi. Tam rahatlayacakken devamını getirdi: “Ama böyle siyasi işlere izin verirseniz, o ‘s’ illaki orak-çekiç olur, çocuklar da bir şey sanır, sonunda komünist olurlar.” Kimse “Niye ki?” demedi.

Ben böyle bir korku ikliminde büyüdüm, bu korkudan faydalanan insanlarla çalıştım. O yüzden söylenenler bana yabancı ve tuhaf gelmiyor demek istiyorum. Tuhaf olan, tuhaf olmaması.

Evet, insanlar gelecekten çeşitli nedenlerle korkuyorlar. Korku, bir mesele “kontrolden çıkacak” fikrini çok cazip hale getirir. Zihin, belirsizliğe tahammül edemeyince, belirsizliği “kesin felaket” diye tercüme eder. Böyle bakınca, bir panodaki harf de ideolojik şifre olur. Bir arkadaşlık “bulaşma”, bir kitap “sapma”, bir soru “itaatsizlik provası” sayılır.

Siz “öğrenciler muhalefet ederse işin sonu kötüye varır” diyorsanız zaten daha kötü bir gelecek tahayyül ediyorsunuz demektir. Böyle bakınca çocuklar bir anda komünist, feminist, türlü biçimlerde “sapmış” filan oluyor, etiketler hızlandıkça akıl yürütme yavaşlıyor.

Korku ve endişe (çoğu zaman buna eşlik eden öfke) insanı mantıklı kararlardan uzaklaştırır. Abartılı çıkarımlar, garip bir şekilde, daha “doğru” gibi gelir. Çünkü basittir, çünkü rahatlatır, çünkü “neden-sonuç” hissi verir. “Eden bulur”, “rüzgâr eken fırtına biçer” gibi formüller burada çok işe yarar: Karmaşık bir hayatı, tek satırlık bir ders cümlesine indirger.

Bir de şunu fark edin: Hepimizin buna benzer hikâyeleri vardır. Bir yanlış yapmışızdır, ardından bir dizi olumsuz sonuç gelmiştir, sonra da “demek ki sebep buydu” diye anlatmışızdır. Oysa olan şey çoğu zaman sadece “o” nedenle olmamıştır, biz hikâyeyi basitleştirmişizdir. Basit hikâye kolay yayılır. Medya da basit, abartılı ve dikkat çeken hikâyeyi sever. Ben “komünist olurlar” örneğini bu yüzden anlattım: Çünkü ideoloji de çoğu zaman böyle çalışır ve karmaşığı indirger, ihtimali kesinliğe çevirir, sonra o kesinliği “beka” diye mühürler.

Özetle, kaygan zemin devletin ve hayatın bekası (!) için tadından yenmez bir mezedir. Hem korkuyu örgütler hem itaat üretir hem de sonunda “ben demiştim” konforu sağlar. Ama bedeli ağırdır: Olasılığı suç sayar, tartışmayı kapatır, düşünmeyi de “risk” ilan eder. Zemin kaygansa, bazen sorun zeminde değildir, ayağımızın altına bilerek sabun sürenler vardır.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails