Neymiş bu derseniz eğer… “Zemin kaygan, mutlaka kaza olur, ölürüz” diye bir giriş açıklaması yapayım… Çizgi roman okursa çocuklar, kitap okumazlar… Kitap okumazlarsa tembel olurlar… Tembel olurlarsa eğitim istemi çöker… diye bir başka örnekle devam edeyim… Sonu kötü olan reaksiyoner bir zincirleme diyelim. Çocuğumun eşcincel arkadaşı varsa, eşcinsel olur… Çocuklar telefon bağımlısı olursa asosyal olurlar vs vs…
Üniversitede asistanım, öğrenciler Irak Savaşı’yla ilgili bir pano imzalamışlar, okuldaki sağcı çoğunluk huzursuzlanmış filan ama pano da duruyor, akademi arada bir “demokrasi ve ifade özgürlüğü” gibi heveslere kapılır, galiba o arada bir şeyler yaşanıyor…
Sabah okula geldim, baktım, okul içindeki avlunun önünde fakülte yönetim kurulunda kim var kim yok toplaşmış, sonradan profesör de olan bir meczubu dinliyor… İşte “Savaş’a Hayır” sloganındaki s harfinin orak çekiç misali kaydır kuydur bir gönderme olup olmadığını konuşuyorlar. Ben durdum izliyorum. Öyleydi böyleydi, biri dedi ki, “hayır bu bildiğin s, orak çekiç filan değil” insan doğru bir şey söyleyecek sanıyor, ardından ne dese beğenirsiniz “ama böyle siyasi işlere izin verirseniz, o “s” illa ki orak çekiç olur, çocuklar da bir halt sanır, sonunda komünist olur”…
Kimse niye ki demedi…Ben böyle bir korku ikliminde büyüdüm, bu korkudan faydalanan insanlarla çalıştım, söylenenler bana hiç yabancı ve tuhaf gelmiyor demek istiyorum.
Evet, biliyoruz, insanlar gelecekten çeşitli nedenlerle korkuyorlar. Bu korku nedeniyle herhangi bir meselenin kontrolden çıkacağı düşüncesine meyilli oluyorlar. Olup bitenlere her şey mutlaka kötüye gidecek diye bakıyorlar.
Şimdi siz, öğrenciler siyaset konuşurlarsa, muhalefet ederlerse işin sonu kötüye varır diyorsanız mutlaka daha kötü bir gelecek tahayyül ediyorsunuz demektir. Böyle korkunca-böyle bakınca çocuklarınız komünist, feminist, ibne filan oluyor (!) mutlaka…
Korku ya da endişe, bunlara bağlı olarak öfke, insanı mantıklı kararlardan uzaklaştırır. Abartılı çıkarımlar insanlara daha doğru ve daha iyi gelir. Üstelik, “eden bulur” veya “rüzgar eken fırtına biçer” gibi basit bir açıklamayla işleyen bir mantığı herkes bunu kolayca anlayabilir, “kızını dövmeyen dizini döver” gibi düşünün…
Bir de dikkat edin, hepimizin buna benzer hikayeleri vardır, bir yanlış yapmış ve bu yanlışa bağlı olarak olumsuz sonuçlar yaşamışızdır… Oysa olan şey sadece “o” nedenle olmamıştır, hikayeyi basitleştirmişizdir.. Herkes böyle hikayelere inanıp yaygınlaştırdığı için biz de bu türden bir basitleştirme yapmışızdır. Biliyorsunuz, medya da hikaye üretir ve onun da hikayeleri basitleşmeye yatkın olan ve abartıyla dikkat çeken hikayelerdir. Benimsememiz bu yüzden kolay olur. “Komünist olurlar” hikayesini ideolojinin işleyişi ve algılanışı da benzer bir mantıktan yürüdüğü için anlattım… Özetle kaygan zemin, devletin ve hayatın bekası (!) için tadından yenmez bir mezedir.…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder