Taşra
seyrekliği, taşralı merakı, yılgınlığı… Ne zaman taşrada vakit geçirmek
durumunda kalsam, rahatsızlıkla söylemiyorum bunları, ilginç şeylerle
karşılaşıyorum. Büyük şehirlerde göremeyeceğiniz şeyler de oluyor bunlar.
Caddede, sokakta, bir yerde beklerken birileri size selam veriyor. Dursanız
konuşacaklar, sorsanız cevaplayacaklar. Yakın zamanlarda en çok ilgimi çeken
şey, insanların sizin yabancı olduğunuzu fark etmeleri… Bazen yabancı olmanızı
diliyorlar sanki… Arabaların içine ısrarla bakıyorlar örneğin… Arsızca bir
niyetle yapmıyorlar bunu.
Şehirli orta sınıflar bu kadar bakılmaya alışkın değillerdir. Daha çok onlar
bakarlar etrafa, seyrederler, çıkarımda bulunur, aralarında konuşurlar.
Yaşadıkları şehirle, aklından geçen medenilik ölçütleriyle, beklentileriyle
kıyaslarlar. Oysa burada karşılarına çıkan şey fark edilmeleridir. Yabancı
olduğunu hissettirecek ölçüde bakılırlar. Taşra tek tüklüğünde onca seyreklik
içinde bir seyir nesnesine dönüşürler. Taşralılar şehre yeni gelen birini hemen
fark ediyorlar. Medya, popüler kültür ve metropol hikayeleri taşraya
dokunmuyor. Ebedi ve romantik iddialara karşın taşranın piyasa değeri yok.
Taşralının şehirli yabancıya ısrarla bakmasında öfke var, husumet var,
yalnızlık ve dışlanma korkusu var. Işığın arkasında kalma tedirginliği
var.
Foto: Cahilus
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder