Genellikle tabelacıların boyadığı taklit ölçüsünde ilkel, harcıalem, insicamsız ve değersiz resimler olurdu bunlar. Ya önünde durarak poz verirdin ya da yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi özel olarak açılmış bir daireden başını sokarak resmi tamamlardın. Herkesin kafa ölçüsü farklı olduğu için o daireler günbegün yamulur ve genişletilirdi.
Resmin ölçüsüyle kafalar mutlaka uyumsuzluk gösterdiği için çıkan fotoğraf kaçınılmaz biçimde komik olurdu. Niyet o olmasa da o komik tezat, bir fantezi olarak insanların ilgisini çekiyordu. Lunaparklar, bir oyun ve eğlence yeri olduğundan bu panolar ortam için uygun ve işlevseldi.
Fotoğraftaki çocuk, Kalemiti Ceyn panosunu verdiği pozla ayrıca komikleştirmiş... Güneşten kızarmış al yanaklarıyla, bilyeyi andıran heyecansız gözleriyle muziplikten çok panonun diğer tarafında ne varmış gibi bakıyor... Boyu da yetmemiş olabilir, ayak parmak uçlarında yükselerek durduğu için endişeliydi veya hadi abartayım, başı sıkışmış, çarnaçar panonun sahibinin gelmesini bekliyordu belki...
Ne diyeyim, La rahate fiddünya (dünyada rahat yoktur) mı desem, "sen çok yaşa Sezar" mı bilemedim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder