Bugün “karnaval” denince aklımıza Brezilya, samba, renkli
maskeler gelir. Ama demek ki 1930’ların Akbaba okuru bu kavramı biliyor,
anlıyordu. “Karnaval” sözcüğü, o yılların İstanbul’unda bilinen, belirli bir
kültürel çevreye ait bir referanstı. Bu da Akbaba’nın büyük ölçüde İstanbullu
gayrimüslim bir okur çevresine de seslendiğini gösteriyor.
Karnavalın anlamını bilen, ritüelini yaşayan,
sembollerini çözen kesim çoğunlukla Rum, Ermeni ya da Yahudi topluluklardı. Bu
gruplar, Cumhuriyet’in erken döneminde toplumsal konumlarını kültürel
sermayeyle koruyorlardı: iyi eğitim, dil bilmek, kentli yaşam tarzı… Dergi ve
kitap okurluğu da bu kimliğin doğal uzantısıydı. Dolayısıyla bu karikatür, hem
o okurla ortak bir referansa yaslanıyor hem de “karnaval”ın simgelediği geçici
maskelenme halini mizahın içine taşıyordu.
Karikatürde iki kadın karşı karşıya getirilmiş: biri
modern, süslü, gösterişli; diğeri geleneksel, yoksul ve örtülü. Altında şu
cümle yer alıyor:
“Karnaval mevsimi geldi: İkisi birden - A, maskaralar çıkmış!”
İki karakter, aynı anda birbirine bakıp aynı lafı ediyor.
Her biri, diğerini bir “maskara” olarak görüyor, küçümsüyor. Karikatürün çizeri
Ramiz, klasik bir toplumsal zıtlık kurmuş: modern-geleneksel, genç-yaşlı,
şehirli-kırsal…
Ama asıl espri, bu zıtlığın iki tarafının da aynı
aşağılayıcı cümleyi kurmasında. Hiciv, yalnızca birine değil - ikisine birden
işliyor. O yıllarda (ve aslında sonraki elli yılda da) şu kalıpları
tekrarlamaktan büyük bir haz duyduk: “ne tam doğuluyuz, ne batılı”, “ne tam modern, ne de geleneksel” veya “ne tam buradayız, ne de oradan”
Bu ikilikleri sakız gibi çiğnemek, kendimizle alay etmek,
memleketin psikolojisini bu arada kalmışlıkla açıklamak kültürel bir
alışkanlığa dönüştü.
Şunu tam olarak bilemiyoruz: Ramiz gerçekten iki tarafı
da mı tiye alıyor, yoksa bir tarafın ötekine öfkesini gösterip o öfkenin
klişesini mi sergiliyor?
Sanki kesin bir taraf tutma yok gibi.
İyimser bir yorumla, “Biz birbirimize bakarken her
seferinde öteki’ni maskara ilan etmeye hazırız,” demek istemiş diyebilirim.
Ama Ramiz’in genel çizgi üslubuna bakıldığında, tam
anlamıyla tarafsız olduğunu söylemek zor.
Espri tarzı, ele aldığı figürler ve özellikle
“beğenmediği tipleri” karikatürize etme biçimini düşününce, çok erkek ve çok
Türk bakıyordu bence
karikatüre…
,
Peki o yılların erkek okurları bu karikatüre nasıl
bakıyordu?
Kadın bedeni üzerinden yapılan bu espri, onların gözünde
bir modernlik göstergesi miydi, yoksa bir ahlaki endişenin malzemesi mi?
Belki de o dönem erkekleri için bu karikatür, bir
“kadınlık” tartışmasından çok, modernleşmenin karikatürleşmiş haliydi.
Son kertede Ramiz’in karikatürü, erken Cumhuriyet dönemi
mizahında sıkça rastlanan bir görsel retoriği yeniden üretiyor: kadın bedeni
hem modernliğin vitrini hem de toplumsal denetimin alanıdır. “Maskaralar
çıkmış” esprisi, yalnızca iki kadının birbirine yönelttiği bir küçümseme değil,
aynı zamanda erkek izleyicinin bakışında cisimleşen bir ortak yargıdır.
Bu
nedenle karikatür, modernleşme sürecinin hem cinsiyetlendirilmiş hem de
ideolojik bir temsili olarak okunabilir. Ramiz’in çizgisi, mizahın tarafsız
olmadığını; her esprinin bir iktidar biçimi olarak işlediğini gösteriyor demek
istiyorum.
![]() |

1 yorum:
Acaba o yıllarda bu kadar mini etek giyen var mıydı? Sokakta ve gündelik yaşamda böyle giyinen kadınlar var mıydı? Bana olamazdı gibi geliyor.
Yorum Gönder