Salı, Nisan 11, 2023

Erken büyüyen çocukların ülkesi (1)

Uzay Çocukları-Uzaygiller, çocukluğumun çizgi romanlarından, Milliyet Çocuk'ta yayımlanan dizi, sonradan kitaplaşmıştı, hafızadan yazıyorum, üç ya da dört serüveni ayrıca dizi-albüm olarak neşredilmişti. İtiraf edeyim, o yıllarda tefrika edilirken izlediğim dizi, çocuk olmama rağmen bana çocuksu gelirdi ve o denli ilgimi çekmezdi, daha koyu bir hikaye, daha "gerçek" bir serüven istiyordum, korkmam, endişelenmem ve kapılmam gerekiyordu, ama Uzay Çocukları fazlasıyla öğretmen edalıydı, ders veriyordu ve ben, o yaştaki çocukların çoğunluğu gibi okuldan da nasihat verenlerden de pek hazzetmiyordum. 

[Bir parantez açayım, dizinin çizeri Mıstık benim favori çizgicilerimden biridir, neler ürettiğini oldum olası görmek ve incelemek isterim. Severek sakladığım orijinalleri var elimde. Kastım, hikaye tercihiyle ilgili....]

Belki kırk yıl sonra Uzay Çocukları'nın bir serüvenini yeniden okudum, o yılların üçüncü dünya savaşı ihtimaline karşı barışçı bir tutumu var hikayenin, niyeti güzelse de yine heyecansız geldi bana, "aman çocuğum koşma terlersin" diyen annelerin beklentilerini karşılayabilirdi belki ama... fikrim değişmemiş onu anladım. 

Uzay ÇocuklarıMilliyet Çocuk'un pedagojik tutumunu belirleyen bir çizgi romandı, ilk sayfalarda kullanılıyordu, yerli üretim olduğu için Mıstık en çok telif ödenen çizgicisi olmalı. Demek istediğim, mesajı belirlemek adına dikkat kesildikleri bir şeydi. Mıstık ile içerik hakkında mutlaka konuşuluyordu diye düşünüyorum. 

Mesaj kaygısı ve correct olma itinası tabii ki hikayeyi yavaşlatıp ürkekleştirir ama belki de, biz çocuklar için çizgi roman üretemiyoruz, bir know-how sorunumuz var, ne-ne kadar olmalı bilmiyoruz. 

Bence buna ihtiyaç duymamışız, çünkü biz çocuklarımız çabuk büyüsün istiyoruz veya düşmanlaştırmadan konuşamadığımız için çocuklarımızı da aynı öfkeyle "etlendiriyoruz". Henüz ilkokulda çocuklarımız Atatürk için ağlıyor, vatanı kurtarıyor, şehitlere dua ediyor... Oysa o kadar netameli bir mesele ki, ölümle karşılaşmak ve ölümü kabullenmek... Ben ilkokuldayken Yunan askerlerinin hamile kadınları karnından bıçakladığını-süngülediğini biliyordum (!). Hepimiz bu hızlı büyümeyi yaşadığımız için bu durum kimseye garip gelmiyor. Normalimiz bu bizim.  

Devam edeceğim.

2 yorum:

Çağatay Duruk dedi ki...

71 doğumluyum, uzun süre Milliyet Çocuk'u takip ettim. Bu dergi ile ilgili anılar çocukluğumun en iyi hatırladığım bölümlerindendir, dergiyi nereden aldığım, nasıl okuduğum, sevdiğim ve sevmediğim bölümleri... Diyeceğim o ki, Uzay Çocukları'nı okumazdım. Neden diye sorsa biri, muhtemelen söyleyemezdim, şimdi siz bahsedince anladım. Didaktik hikayeleri çocuklar sevmez, hiç tartışmaya açık bir şey değildir ama yine de bunlar yazılır durur, yayınlanır durur...

sevgili günlük dedi ki...

Çok iyi bildiğim ama ifade edemediğim bir noktaya değinmişsiniz Levent Bey. Çocuklar hemen büyüsün istiyoruz, ne kadar doğru... Basit gibi görünüyor ama okuyunca şöyle bir durdum.

Oğullarıma çok kitap alıyorum ve inanın 13 yıldır didaktik olmayan tek bir Türkçe kitapla karşılaşmadım. Oysa İsveç-Norveç' ten çıkan kitaplarda depresyon, Tanrı, çocuğun ihmali, boşanma gibi nice konu öyle gerçekçi ve öyle naif yazılıp çiziliyor ki inanın bazılarını okurken - çocuklar fark etmiyor tabi o nüansı- yüreğim eziliyor, boğazım düğümleniyor...

Related Posts with Thumbnails