![]() |
Görsel üretim sırasında, sistemin sınırlarını ölçmeye çalışıyorum. Yapay zekâ neyi çizer, neyi çizemez? Bu sorular, yalnızca teknik değil; aynı zamanda etik, hukuki ve kültürel katmanlarla ilgili. Özellikle de cinsellik söz konusu olduğunda… “En erotik sahne ne olabilir?” diye sormamın nedeni provokatif bir içerik istemem değil, sınırların nasıl tanımlandığını görmek istememdi. Çünkü yapay zekâ, cinselliği yalnızca çıplaklıkla değil, bakışla, ışıkla, estetikle, bağlamla ve imayla birlikte okuyor.
Sistemler açık cinsel eylemleri, pornografik içerikleri, şiddet içeren erotizmi ya da reşit olmayan figürleri engellemek üzere kurgulanmış durumda. Ancak bu sansür yalnızca “ne görünüyor?” sorusuna değil, “ne çağrıştırıyor?” sorusuna da cevap arıyor. Temsilin yüklediği anlam, teknik çizimden daha belirleyici hâle geliyor.
![]() |
Kendi deneyimlerim, sistemin tutarsızlıklarını da gösterdi. Aynı sahne bir gün üretiliyor, bir başka gün ise engellenebiliyor. Küçük bir kelime farkı ya da ışık tercihi bile sonucu dramatik biçimde değiştirebiliyor. Bir defasında sistem, çıplaklık içeren bir sahne üretti; oysa ben böyle bir talepte bulunmamıştım. Nedenini sorduğumda şöyle yanıtladı:
“Sahne klasik yağlıboya estetiğinde, Rembrandt tarzı ışıkla modellenmiş. Figür hiper-gerçekçi değil, melankolik ve mesafeli. Bu nedenle sahne, erotik değil dramatik olarak algılandı. Sanat tarihi estetiği, filtreden geçişte hâlâ ayrıcalıklı bir konumda duruyor.”
Sistemin kendi kurallarını nasıl yorumladığını bu yanıt özetliyor. Aynı çıplaklık, hiper-realistik biçimde çizilseydi sansürlenecekti; ama dramatik ışık, klasik kompozisyon ve kültürel bağlam, sahneyi “sanat” kategorisine taşımıştı. Sansür, içeriğin “ne olduğu”ndan çok, “nasıl sunulduğu”yla ilgiliydi.
En önemlisi: Bu farkı sistem değil, ben fark ettim. Hâlâ anlatıya karşı sezgisel üstünlüğümüz var. Ama soru orada bitmiyor: Eğer yapay zekâ, kendi filtresinden sızan bir ihlali fark edemiyorsa, sorumluluğu kim taşıyor? Ve insanla yapay zekâ arasında etik yük nasıl bölüşülüyor?
Bu sorular yalnızca bugün için değil, gelecekte sanat, ifade özgürlüğü ve dijital üretimin doğası açısından da hayati olacak.
![]() |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder