Orwell, kırklı yılların sonunda, totaliter rejimlerin
yakın geleceğin kabusu olacağına inanıyordu. Romanda anlattığı gelecek
toplumunun o kadar uzak olmadığını vurgulamak istiyordu.
Stalin karşıtıydı ve romanda, Stalinist Sovyetler’in
propaganda, gözetim ve dil kontrolü pratiklerini abartarak hicvediyordu. İlgilisi
bilecektir, tıpkı Hayvan Çiftliği gibi bu romanının da (her ne kadar Orwell
Troçkist olmasa da) Troçkist bir yönelimi vardır. Parti’nin başındaki Büyük
Birader, mutlak lider Stalin’in izdüşümüdür. Goldstein karakteri ise Troçki’nin
alegorisidir: Sistem karşıtı, “ihanetle” suçlanan ve sürgünde olan rejim kurucusu bir figürdür. Tıpkı Hayvan Çiftliği’ndeki “Snowball” karakteri gibi...
Troçkistler için Sovyet devrimi, Stalin’in gelişiyle
birlikte bürokratik bir karşı-devrime dönüşür, kendi çocuklarını harcayan totaliter
bir gözetim devleti haline gelir. Özgürlük ve eşitlik gibi idealler berhava
olur. Troçki’nin Stalin’e yönelik en büyük suçlamalarından biri, tarihin tahrif
edilmesi ve geçmişi yeniden yazılmasıydı. 1984’teki Gerçek Bakanlığı da tam
olarak bunu yapar, geçmiş sürekli olarak yeniden yazılır.
Kişisel olarak romanı fazla karamsar bulurum, karamsarlık
da bir tür kör kuyudur çünkü. Raymond Williams’ın benzer eleştirileri varmış,
okuyunca hoşuma gitmişti. El hak, kitabın övülesi bir fikrî netliği var ama edebi
olarak, karakterlerin herhangi bir “psikolojik derinliği” yok… Politik didaktizm
türünün iyi bir örneği sayılabilir. Feminist eleştirmenler Julia karakterini
“klasik erkek fantezisi” olarak tanımlıyorlar — sahici bir muhalifi karakter olmadığını,
Winston’ın duygusal döngüsünü tamamlaması için bir araç gibi kullanıldığını söylüyorlar,
ki doğru. Orwell’in amacı bir romandan çok, bir uyarı metni yazmakmış bence. Siyaseten “yangın ziline” basmak istemiş… Ve roman tam da bu nedenle kültleşmiş, abartı,
distopyanın gücüne dönüşmüş olabilir.
1989’da Doğu Bloku çökünce, Orwell’in kehanetlerinin doğru çıktığı filan
söylenmişti. Tabii ki doğru değildi, 1984 romanında anlatılan dünya,
totaliterliğin küreselleşerek kalıcı olduğu bir dünyaydı. Doğu Blokunun çöküşüyle,
o yapının sürdürülemez olduğunu kanıtlanmıştı.
Orwell’in distopyası sürmemişti yani.
Sıklıkla karıştırılır, bilim kurgu, geleceği değil
şimdiki zamanı anlatır ve eleştirir. Orwell’in kahinlik yapmak istediğini
sanmıyorum, “ne olacakla değil, “ne oluyor”la ilgilendiğini düşünüyorum. Gerçeğin devlet tarafından tahrif edilmesi,
propaganda ve gözetim toplumunun yükselişine bakılırsa, evet kehanetleri doğru
çıktı. Orwell’in asıl öngörüsü, baskı rejimlerinin doğası ve insan zihninin
kontrol edilme biçimleriyle ilgiliydi.
Bu açıdan bakarsak, 1984, günümüzün
gözetim kapitalizmine, dijital manipülasyona ve post-truth siyasetine kadar
uzanan bir uyarı metni olarak geçerliliğini koruyor. O yüzden ilüstrasyonlarda Orwell’in eline bir cep
telefonu verdim ve sevdiğim bir 1984 kapağını telefonla yeniden yorumladım.
![]() |
5 yorum:
Başlığınızdaki tarih ile konu içeriğindeki ve reimdeki tarih farklı olmuş!
1948'de yazılmış 1984 isimli bir roman. Karışıklık yok
Merhabalar.
Özür dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Hiç olur mu, siz affedin, daha açıklayıcı yazabilirmişim. Çok selam
Merhabalar.
Asıl kusur bende efendim. Neden derseniz? Yazar kitabını 1948'de yazmış, ama geleceği işaret etmek için tarihin son iki rakamını ters çevirerek 1948 yılını 1984 olarak değiştirerek kitabına isim olarak vermiş. İşte ben de dahil, blog camiasındaki birçok blogger tüm paylaşımları böyle benim gibi okuyorlar.
Konuyu tam anlamadan da hemen paylaşımda kusur bulduğu için bayram edip paylaşım sahibine beöyle benim gibi yorum yazarlar.
Ben kendimi de eleştiririm. Eğri oturup, doğru konuşmak lazım.
Tekrar özür diler, affınızı istirham ederim.
Selam ve saygılaırmla.
Yorum Gönder