Perşembe, Nisan 03, 2025

Yoğun kavrulmuş

Radyo'da bir reklam duydum, işte "Ankara'nın yerli ve milli markası" diyordu, "lann!" diyerek tuttum kendimi, gerçekten başım döndü, kim-kime-neyin pozunu yapıyordu, yerli ve milli olmanın şehirle ilgisi neydi, cidden çıldırtıcı bir ahmaklık bu...  Üstelik, bu kostaklanma kimseye ahmaklık gibi gelmiyor, çünkü, bu marka kime oy verdiğini söylüyor aslında..."Ürünlerimizde domuz yağı kullanılmamaktadır" gibi bir açıklama hatta...

Çeyrek asır oldu, hep anlatırım, ben asistanken, Gazi'de ülkücüler sırf saçlarına jöle sürdükleri için yaşıtları olan erkekleri pataklıyor, "ibne misin?", "Türk değil misin?" filan coşkusuyla kantin dayağı atıyorlardı. Çok değil, üç dört yıl sonra bir baktık, hepsi jöle sürmeye başladı, böyle bir dert kalmadı, dayak yiyenler yedikleriyle kaldılar.

Kahveciler yaygınlaşırken, aynı sağcılar diyelim, ısrarla çay içiyor ve oralara müşteri olanları "gayri-milli" olmakla suçluyordu. Biliyorsunuz, çay içme kampanyaları oldu ve yalnızca rakıya biraya karşı yapılmadı... Kahve dükkanları emperyalizmle özdeşleştiriliyordu falan... "Latte" içme kuyruğunu görünce aklıma jöle süren Ülkücüler geldi. 

Laf uzamasın, o yıllarda İslamcıların yumuşak içimli ve mutlaka yoğun kavrulmuş ( isteğe bağlı olarak kremamsı ve aromalı tatlandırılan) "yerli ve milli" esprileri berhava oldu be Mıstık abi...  

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails