![]() |
Sırrı, bağlama göre konuşan, politik bir esneklikle yaşayan bir siyasetçi, farklı siyasi aktörlerle görüşmesi, uzlaşması, hatta karşılıklı tavizlerle yeni dengeler kurması bekleniyor ondan. Niye konuşuyor, niye gülümsüyor, niye tokalaşıyor gibi hınçlanmalar bir siyasetçi için anlamsız sorular ve suçlamalar. Bir siyasetçi ne iş yapar ki, ne yapmalı ki… Sosyal medya, reel siyaseti kendi deveranında “hissetmek” istiyor. Masadan kalksın, hiç oturmasın, yumruğu vursun falan filan… Nasrettin Hoca, Timur’la konuşmaya gitmiş, biliyorsunuz değil mi o fıkrayı…
Doğrudur, kutuplaşma var, adaletsizlik ve çaresizlik yaşanıyor, travmalarımız gırla, e herkes bağırarak konuşuyor, hepsini kabul ediyorum. Ama hıncı, bu düzen karşısında doğal bir duygusal tepki olmasını “barış konuşacaksak” normalleştiremeyiz.
Sırrı hakkında son üç günde yazılanlar, aslında neyi-nasıl hissettiğimizi, her bakımdan nasıl hınçla birbirimize bağırdığımızın trajik bir örneği oldu… Malum hınç, derinlik gerektirmez, kelime azlığı şiddetle telafi edilebilir …
Genel olarak insanların kendilerine ait, kişisel tınısı olan bir fikirlerinin olmadığı görülebiliyor. Sosyal medya hız ve görünürlükle var oluyor, özgünlükse yalnızlık getirebilecek bir şey, ne kadar farklıysan o kadar “görünmez” oluyorsun… Oysa kutuplardan birine ait olmak, hazır düşmanlara küfretmeyi, onlara küfrederek alkışlanmayı kolaylaştırıyor. Özgün olamayan hınç yoluyla varoluyor demek istiyorum. Düşünmesine gerek kalmıyor, öfkelenmesi yeterli oluyor. Sabır ise bir duygu tanzimi demek, sakin ve mesafeli kalmak demek… Sırrı hakkında yazılan yorumlar öfke, hayal kırıklığı, hıyanet ve panik gibi hislerle bizi iteliyordu bir tarafa…Sabır gerektirmeyecek duygu yoğunluklarıyla konuşuluyordu.
Bir arkadaşımla konuşurken sürekli sabırsızlık vurgusu yaptığımı fark ettim. Oysa, bu tam bir sabır-sabırsızlık meselesi değildi. Sosyal medya siyasetinin doğası gereği böyle anlaşılıyordu. Hız kültürü”, “dijital acelecilik” veya “tepki toplumu” ne dersek diyelim “şimdiki zaman” böyle gelişiyordu.
İnsanlar, sosyal medyayı tetikte (ateş etmek için) izliyorlar, mutlaka bir şey söylemek istiyorlar, beklerlerse, onlardan önce başkaları söylermiş gibi geliyor onlara, “geç kalma” korkusu çekiyorlar. Herkes bir şey demek zorunda hissediyor, çünkü susmak — artık düşünmek değil, sanki korkmak ve geri çekilmek gibi görülüyor. Bu yüzden her gün “Hot take” denen şeyleri, bir olay olur olmaz, düşünülmeden ortaya atılan çarpıcı yorumları okuyoruz.
Lafım çokmuş, Sırrı’nın neşesi lazım bize diyerek kaçayım ben Mıstık Abi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder