Perşembe, Nisan 17, 2025

Hoodie

Protestolar sırasında polisler herkese üst baş araması yapıyordu biliyorsunuz, ama bana, sanki biraz fazla yaptılar, hatta bir keresinde arandığım halde birisi kenara çekip, “bi de ben arayacağım” diyerek bir kere daha aradı beni. Abartılacak bir şey değil ama üst üste aranınca “şüpheli” sayıldığımı anladım. Yanımdaki arkadaşım, “Norveçli anarşistler” gibi göründüğümü, bu yüzden dikkat çektiğimi söyledi. Kılık kıyafet, memlekette makbul görülmeyeni ele veren ve işaretleyen bir suç delili gibi muamele görebiliyor. Üstümde puşi olsa başka şeyler de olabilirdi. Laf uzamasın, meselenin giydiğim “kapüşonlu sweatshirt” (baş kısmında kapüşonu-şapkası olan uzun kollu üst giysisi) olduğunu polis uygulamalarını izledikçe anladım.

Seksenli yıllarda, para biriktirerek, İtfaiye meydanından ilk parkamı satın aldığımda, henüz onsekiz yaşında bile değildim, “şahane bir solcu” olmuştum, “herkes bana bakıyordu”, saz tıngırdatıyor, türkü söylüyordum, üstüne bi de bıyık bıraktım, tam oldum. Gel gör ki, ne zaman Kızılay’a insem, polis çevirip kimlik soruyor, çantamı kurcalıyordu, bir iki olunca, “biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum” diyerek kerametin parkada olduğunu anladım, temiz yüzlü ergen ben, parka giyince “amk solcusu” oluyordum. Parka beni bir kimliğe, o kimlik de bir tehdide dönüştürüyordu. Komünistler parka giyiyordu, Cem Karaca “Parkaa” derken volüm yükseliyordu.

Doksanlı yıllarda televizyonlarda polis tatbikatlarından görüntüler yayımlanırdı, işte eylemci düşman hedehüde hobejdobej sloganlar atıyor, polis de onları derdest ediyordu. İstisnasız bütün eylemciler parkalıydı, hee diyorsun, boğanın kırmızısı, ben bunu biliyorum. Devletimiz özellikle “soğuk savaşın” bitiminden sonra komünizmi ciddiye almaz oldu, polis tatbikatlarında ve televizyon dizilerindeki bütün kötüler puşi takar oldular.

Başa dönersek, anlaşılıyor ki şimdiki zamanın yeni parkası “kapüşonlu sweatshirt” olmuş… Meydana girmeyen polisten uzak duran genç eylemcileri izlerken bunu hemen fark ediyordunuz.  Global popüler kültürde benzer tınılar yok değil, “hoodie” deniyor buna… Parka gibi “sol”, puşi gibi “etnik” görünen bir tonu yok. Skate ve hip-hop kültürü eliyle yaygınlaştı aslına bakarsanız… Ama tek yönlü gelişmedi. Mark Zuckerberg’ın gri renkli bir kapüşonu vardı hatırlarsanız, o yüzden Hollywood  “coder” gibi görünenlere kostüm düşünmez oldu… Silicon Valley kültüründe takım elbise alerjisi olduğu için başka türlü yaygınlaştı, sadece rahatlığı değil “cool” olmayı vurguluyordu. Yani, kapüşonlu giymek bir risk değil, start-up kültüründe bir imtiyazdı; polis onlara şüpheyle yaklaşmıyordu, hepsi okumuş yazmış, iyi paralar kazanan akıllı insanlardı. İşçi sınıfının mütevazı giysisi bir meydan okuma simgesi olmuştu. Ne ki, popüler olan, daima farklı biçimlerde alımlanır. Amerikan polisi, kapüşonlu bir ergeni öldürmüş,  büyük bir infial olmuştu, hatırlayanlar olabilir. Beyaz Amerika “Hoodie kültürünü” suçla (ve siyahlarla) ilişkilendiriyordu. “Million Hoodies” protestolarına katılan muhaliflerin hemen hepsi kapüşonlu giymiş,  pek çok ünlü kapüşonlu fotoğraf çektirerek dayanışma göstermişti.

Giydiklerimiz ve giymediklerimiz, toplumsal bir mücadele alanına dönüştürülüyor demek istiyorum. Bir parka veya kapüşon, bulunduğumuz ortama ve bize bakanın önyargılarına göre her defasında yeniden anlamlandırılıyor.

Polisin kapüşonlulara duyduğu alerji boşuna değil, kapüşonlular hemen her kültürde tekinsiz ve “disrupter” görünüyorlar… Disrupter nitelemesi hakkında yazmaya devam edeceğim. 

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails