Cuma, Nisan 11, 2025

Allahsız algoritma

Bizimkisi gibi sürekli kriz yaratarak kendini vareden ülkeleri, siyasi ufuksuzluğu, iktisadi ve iklimsel daralmayı ve elbette dünyanın evrildiği sağcılaşmayı  düşünürsek, ne desek az, kaotik bir hayat yaşıyoruz. Siyasetin, kültürün ve demokrasinin, internetle ve sosyal medyayla her anlamda başkalaştığı bir evredeyiz. Aslında başkalaşmayı herkes görebiliyor ama neyi-nasıl yaptığını-yaşattığını akademi de dahil olmak üzere kimse yorumlayamıyor. Mesele mecranın süratine yetişememek değil herkes sürecin bir parçası olmuş durumda.

Evvelsi gün, post doktora için yurt dışında olan genç bir akademisyen paylaştığı fotoğrafını gördüm, omuzları açıkta, filtreli, dövmeli, lensli gülümsemiş, göğüs çatalının üstüne Filistin bayrağı kondurmuş ve “Türkiye’de işler çok karışık ama Filistin’i de unutmayalım” demiş…   Yanlış anlaşılmak istemem, kimin neyi-nasıl yaşadığıyla veya anladığıyla ilgili ahlakçı-hımhımcı bir tonda konuşma hakkım yok, sevmem ve korkarım da… İsteyen istediğini yapıyor zaten, yukarıda kaos dedim , ona iyi bir örnek olduğunu düşündüğüm için paylaştım. Arkadaşımız aslında kendini göstermek-paylaşmak, beğenilmek, arzulanmak, beğeni sayısını artırmak istiyor… Oysa başka bir gündem var, üstelik akademisyen… Gösterme arzusu ile siyasi hassasiyetler çarpışıyor. Güç seninle olsun yoldaş!

Ne diyor sosyal medyanın kuralları? Gündem değiştikçe sen de değişmek zorundasın, aksi halde oyunda kalamazsın . Takipçilerin “sabit kala(kala)na” pek katlanamıyor çünkü. Takipçin kadar konuşur, etkileşimin kadar hatırlanırsın çünkü. İnternette sessiz kalan değil, görünmeyen kayboluyor çünkü.

Amerikalılar, buna “dijital şöhret” diyorlar, şöhretin küçüğü büyüğü var elbette…Her birimiz takipçilerimizin  bildiği (şöhretimsi) bir şey oluyoruz, “güzel kadın”, “akıllı adam”, “bok gibi yazıyor”, “aşırı komik”, “viral olmalı”, “bu arada bir bacağını gösteriyor” filan… E bu şöhretin bir bedeli var, dijital çağ, paylaşımlarımızda ürettiğimiz rolü, her gün yeniden  oynamaya zorluyor bizi… İmaj, kimliğin yerine geçince tekrarlamak zorunda kalıyoruz.

Herkes kendi frekansında yayın yapıyor, çakışınca (benimle, bir başkasıyla ya da hakim gündemle) dikkat çekiyor. Dikkat çekmek istiyoruz, ama sanki ve aslında kimse kimseyi dinlemiyor, onu da biliyoruz, herkes sadece yayın yapıyor. Yayın yapmazsa unutulacağından, geride kalacağından, beğenilmeyeceğinden korkuyor. Tükenmişlik, “bir şey daha paylaşmam lazım” cümlesiyle başlayabiliyor artık. O zorunluluk hissiyatı, dijital çağın bilinen, normalleştirilen kölelik sisteminin sonucu…Allahsız lan bu algoritma!

Neyse sabah sayıklaması oldu Mıstık abi, çalışmam lazım.

1 yorum:

müfred dedi ki...

İnsanların belli bir çizgisi, inancı kalmadı. Çok az insan var çizgisini muhafaza edebilen. Yazınızda belirttiğiniz gibi önemli olan görünmek ve ünlü olmaya çalışmak. Bu davada her yola saparım mantığı.

Related Posts with Thumbnails