![]() |
Çok değil, yirmi yıl önce mutlu olmak bu kadar mesele edilmezdi. Daha eskilerden aklıma çizer bir abimiz geldi, rahmetli de oldu, meğer bu çağın insanıymış, beni her gördüğünde, kolumu sıkarak tutar, gerçekten gözünü gözüme diker ve dublaj ciddiyetiyle “Levent mutlu musun? En önemlisi bu, mutluysan mesele yok” derdi. İlk duyduğumda teatralliği nedeniyle şaşırmış ve doğrusu nasıl cevap vereceğimi bilememiştim. “İyiyim abi, sevdiğim bir işi yapıyorum” şu bu diye gevelemiştim… Bu sahneyi defaatle yaşadım, cevabım ancak pozunu çoğaltmaya yarar, mutsuzluk hakkında “kişisel gelişimci” laflar ederdi. Arada mutsuz da olduğum oluyor abi diyemediğime üzülüyorum. Yahu bi de kolumu niye sıkıyorsun?
Geçen doğum günümde arayanlar oldu. Kutlayanlar, ne yapacağımı soranlar…Önce açık açık söyledim: “bir şey yapmayacağım, yalnızım.” Ama sonra fark ettim ki, bu cevap arkadaşlarımı tedirgin ediyor. “Aaa, tüh!” türünden tepkiler geldi hemen. Sanki mutsuz olmam başlı başına bir sorunmuş gibi üzüntüyle mırıldandılar… Anladım ki “mutlu bir kutlama an’ı” uydurmam gerekiyor. Yarı şaka, yarı ciddi, “akşam işte arkadaşlarla iki tek atacağız” dedim. Süpaneke amin, yalan söyledim. Ama işe yaradı, herkes bir rahatladı. “Demek ki neymiş, yalnız değilmişim, hayatım yolundaymış.”
Bitip tükenmek bilmeyen bir mutluluk arayışı içindeyiz. Çok huzurlu, çok keyifli, kendimizi bulduğumuz, nihayet “başardık” dediğimiz anları göstermeye çalışıyoruz . Instoş’a yakışacak bir gülümseme, bir filtreli kahkaha, bir motto, bir tatlı “pozitif” cümle… Gülümsediğin, başarıya ulaştığın, tatilde olduğun anları paylaşıyorsan “var”sın. Yoksa aa yoksun. E bu baskı insanları mutsuzluklarını saklamaya, dertlerini görünmez kılmaya, her daim pozitif olmaya zorluyor. Hemen çöz, hemen olumlu düşün, hemen “değiştir.” Mutsuzluk bir tür başarısızlık gibi algılanıyor. Mutluluk şimdiki zamanın obsesyonu. Mutlu olamayan, bozulmuş kabul ediliyor. İade edilmesi gereken kusurlu bir ürün!
Ama yahu insan hep mutlu olamaz ki! Günah işlemeden sevabı anlayamaz. Hayat düz akmaz. Muğlaklıklarla gelişir. İyiyle kötü arasında, kederle neşe arasında salınır durur. Melankoli, duraksama, keder ya da boşluk hissi, “iyileştirilmesi gereken kusurlar” gibi algılanamaz. Bunlar da insani deneyimin doğal parçalarıdır.
Devam edeceğim.
3 yorum:
bir de mutluluğun ne zaman içimizden geçeceğini bilemeyiz ki. doğum günü diye mesela illa mutlu mu olacağız , zorla hele o gün iyi günümüzde değilsek .
Peşinde koşmamızın nedeni, bu kadar nadir ve ele avuca sığmaz oluşu değil midir?
Doğum günlerinin "başkaları için" olduğunu keşfedeliberi, dişimi sıkıyor, geçmesini bekliyorum. Genelde ertesi gün falan, rahat bıraktıklarında, kendim için tek başıma bir şeyler yapıyorum..
Geçen yazmıştım; Harvard Mutluluk Endeksi'nin yüz yılda bulduğu sonuçlardan biri de mutluluğun diğer insanlarla etkileşim içinde olma hali olduğu olarak açıklandı. Halbuki kişisel olarak benim için mutluluk hep yalnız olduğum anlarda yaşadıklarımla ilişkili...
Tabii istisnayız, kaideyi bozmuyoruz.
"Mutlu" yaşlar :))
Çok teşekkürler
Yorum Gönder