Pazartesi, Mayıs 05, 2025

Turistik Persona

Daha önce “fake” ve anonim” hesaplarla ilgili yazmıştım, kullanıcıların kimileriyle (elbette izin veren ve kabul edenlerle) internet üzerinden sohbet ettiğimi belirtmiştim. İlginç olduğu için birinden söz edeceğim. Midjourney gibi programlarla görsel üretildiği çok belli olan bir kullanıcı ile yazıştım. Yapay zeka benzeri bir program kullanmadığını, makyaja ve giyime çok para harcadığını söyledi. Tabii ki doğru söylemiyordu.

Hemen bir parantez açayım, konuştuğum insan gerçek mi değil mi kısmıyla ilgilenmiyorum, insanlar, çeşitli nedenlerle istedikleri gibi davranabilir, başkalarına “zarar” vermedikçe istediklerini yapabilirler. Zaten de yapıyorlar. Sosyal medya hepimize bu imkanı tanıyor, üstelik bütünüyle şeffaf görünen biri de sırf “gerçek” diye daha doğru-daha dürüst daha ilginç filan da olmuyor. Kim olursa olsun, konuşursun, takip edersin, istediğin zaman vazgeçersin-bırakırsın-gerekiyorsa engellersin geçer gider.

Benim ilgimi çekense şu, yukarıda sözünü ettiğim hesap, ilk gördüğümde Uzak Doğu’daydı sonra Ankara, sonra Amerika, daha sonra Göreme’deydi. Anlattığına göre geziyordu, tabii ki gezdiği ettiği yoktu. Oturduğu yerden fotoğraf üretiyor, kendisini oralara gitmiş gibi gösteriyordu. “Yer belirtmek” ve kendisini “oradaymış gibi göstermek” sosyal medyanın görsel performans kültürü içinde çok önemli bir yer tutuyor artık. Özellikle Instagram gibi platformlarda kullanıcıların kimliklerini sahneleme biçimi hâline gelmiş durumda.

Çünkü “yer göstermek” “şu ülkedeydim”, “şu mekandaydım” demek bir konum değil, bir anlam ve itibar üretmek anlamına geliyor. Konum etiketlemek, insanların kim olmak istediğini ima ediyor demek istiyorum.  Baudrillard buna simülakr diyordu, gerçekliğin yerini almış bir temsilden söz ediyordu. Orada olmadan, orayla ilgili pozlar paylaşmak, konum uydurmak, etiketlemek “oradaymış gibi görünerek oranın anlamını bir kostüm gibi giymek” oluyor. Buna dijital turzim ve kimlik transferi deniyor…

Popüler yerlerde olmak sosyal statü kazandırıyor, bunu yapanlar kendilerine yönelik bir tür arzu yarattıklarına inanıyorlar. Yapay zeka artık insanlara hiç bulunmadıkları yerlerde “olmuş gibi” gösteren sahneler yaratabiliyor. Bu da ister istemez gerçeklikten kopuşun yeni bir biçimini üretiyor. Birinin Kapadokya’da olması, New York sokaklarında poz vermesi ya da Bali’de bir salıncakta sallanması, sadece coğrafi bir bilgi değil; insanın kim olduğu, nasıl yaşadığı ve hatta neyi hak ettiği hakkında bir gösteriye dönüşüyor.

Ne diyeceğiz buna bilmiyorum, bir arkadaşım “Geotag ile itibar yönetimi” dedi. Olabilir, turistik bir persona yaratıyorlar kendilerine. Bu persona, hem mekâna hem de estetiğe hükmediyor. Sahte de olsa, belli bir mekânda bulunuyor olmanın kültürel sermayesini kullanıyorlar. Önemli olan gerçekten orada olmak değil zaten, oradaymış gibi gözükebilmek. Sosyal medya, “yaşanmışlık” hissini imaj üzerinden devralmış durumda. Anı yaşamak değil, gösterilebilir bir estetikle temsil etmek çok daha değerli.

İş yapay bir üretime dönüştüğü için istiflenen temsilde, yerin özgünlüğüyle bedenin kusursuzluğu birleştiriliyor. Çünkü yapay zeka ile (en azından benim gördüğüm hesapta)  turistik “yeri”, güzelliği teyit eden bir fona dönüştürmüş durumda. Kadın bedeninin belirli estetik kodlara göre üretildiği, cildin kusursuzlaştırıldığı, pozların öğrenilmiş bir zarafetle istiflendiği görseller, yalnızca güzelliği değil, kıskanılası bir hayatın coğrafyasını da işaretliyor. Kapadokya’da bir kadın kırmızı elbiseyle balonlara karşı poz veriyorsa, bu yalnızca bir seyahat değil; bir sahneleme, bir arzu imgesi, bir dijital üstünlük demek oluyor. Sadece mekan değil beden de sahte oluyor… Sahteliğin anlaşılmadığına inanılıyor. Eğer bir görsele yeterince kişi "inanırsa," yani fav’larsa mesele çözülmüş oluyor.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails