![]() |
Eve yakın bir yerde her ayın ilk pazar günü bir sahaf ve antika pazarı kuruluyor, aralıklarla da olsa gidip dolaşıyor, denk düşerse bir şeyler alıyorum. Geçtiğimiz aylarda komik bir şey oldu...
Daha önce görmediğim bir satıcıda çeşitli çizerlerin orijinal çizimleriyle karşılaştım. El hak, uygun bir fiyat söyledi ve dedi ki, "normalde kimseye bu fiyatı söylemem, size niye söyledim bilmiyorum" filan...E bunlar, ticarette sarfedilen klişe laflardandır... Haliyle üstünde durmadım, teşekkür ettim ve istediği parayı verdim.
Adam, parayı aldı ama eli de havada kaldı, parayı alacak, orijinalleri verecek, bir duraladı, anlamıyorum da... Gözümün içine bakarak "en iyi parçamı verdim" "doğru kişiye mi sattım" diye sordu. Kendimi tanıtmak zorunda kaldım, "içiniz rahat olsun, bu işleri seven ve ilgilenen biriyim" dedim. İsmen tanıyormuş filan... Aradaki tereddüdünü saymazsak, alışverişimiz iki dakika bile sürmedi aslına bakarsanız... Bu kadar kısacık yani.
Ertesi ay, pazara gittiğimde, aynı satıcıyı gördüm, selamlaştık, "yok mu yeni bir şey" diye sordum. Öyle işleri Ankara'ya getirmeyeceğini, "benim muhabbetle kendisini kandırdığımı, ucuza kapattığımı, internette daha yüksek fiyatlara satacağını" söyledi. Aa demişim, "peki" dedim, gittim...
İnsanlarla bu sertlikte konuşamıyorum, beyfendinin bana yaptığını ben herhangi bir insana yapamam, kendim gerilirim, anlamsız bir husumeti yüklenmiş olurum, kaçınırım demek istiyorum. Galiba diyorum, orijinalleri ilgili biri alınca ucuza sattığını düşündü, içine oturdu, kendine kızdı...
Bilişsel çelişki (cognitive dissonance) diyorlar buna, hem satarak memnun olmak istiyor hem de kendini kandırılmış hissediyor... Pişmanlığını bana öfke olarak sunuyor.... Orijinallere duygusal bir bağ da kurmuş olabilir.
İnsan ilişkileri zordur ama tek derdi, tek işi, tek meselesi olan insanlar her zaman daha zordur. Tek meselesi olan insanlar, o meseleye tutunarak varolurlar. Onu kaybedince sadece o şeyi değil, kendilerini kaybetmiş gibi yoksunluk hissederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder