![]() |
Yoga ve fitness kültürünün yaşadığımız zamanın yeni dinleri olduğu düşüncesi aşağı yukarı kırk yıldır konuşulur-tartışılır. Biliyorsunuz onlar, bedeni arındırarak ruh huzuru bulanacağını iddia ederler. Sağlıklı yemekler, detoks (ruhsal arınma), yoga kampı (inziva), nefes çalışması (dua), hocalar (mürşitler), stüdyolar (mabedler), taytlar (cübbeler) desem biraz düşünürsünüz sanıyorum.
Ben çocukken, en azından benim gibi kenar mahallede büyüyen çocukları en fazla baskılayan (korkutan) meselelerden biri abdestsiz olmaktı, günah işlenince (!) bir an evvel arınmamız (gusül abdesti almamız), kurtulmamız gerekiyordu. Kur’an’da böyle bir şey yazmasa da hepimizi ürküten, abdestsiz olunca bizi dehşete düşüren, işlerimizin ters gideceğine inandıran bir kuraldı bu. Dinin üç temel aşamasıdır bunlar: günah, arınma ve kurtuluş.
İnsanlar “çok yedim” derken büyük bir suçluluk duyuyorlar. Hemen arkasından “yarın spor yapacağım” diyorlar, aslında tövbe ediyorlar. Ter atıp, spor yaparak detokslarını tamamlıyor, arınıyorlar. Spor sonunda “iyiyim dengeliyim” huzurunu (kurtuluşunu) yaşıyorlar. Kapa gözlerini iç sesini dinle…Mutlusun, huzurlusun…
Hadi dostlar hep bir elden kurtaralım şu ruhumuzu… Byung-Chul Han, şimdiki zamanın insanlarının ruhani huzurla çok da ilgilenmediklerini, kendilerini bedenleri üzerinden kurtarmaya çalıştıklarını söylüyor mesela. Beden nerde kurtarılır, fitness salonunda… “Üç ayda diri kalçalar bitanem…”
Yoga dediğimiz şey Hinduizm’in içsel bir disipliniydi, önce batı toplumlarına adapte edildi, başkalaştırıldı, sekülerleşti, sonra kişisel gelişim düsturlarıyla harmanlandı. Hindulardan instoş mabedine geçtik…“You are your only limit.” Yoga egoyu terbiye etmek filan değil egoyu “göstermeye” yaradı. Bir selfi huzuru ya Namaste…
Espriler yaptığıma bakmayın, bugünün orta sınıfları dine ve din adamlarına filan güvenmiyor ama hâlâ bir düzen, onu rahatlatacak bir yapı, bir ritüel arıyor, yoga-fitness kültürü de bunu hem maddi hem sembolik olarak sunabiliyor. Üstelik, her dinsel öğreti gibi suçluluk yükleme kabiliyetine de sahip. “Mutsuz musun? Kilon mu var? O zaman disiplinsizsin, zayıfsın, kötü kararlar verdin.” Tıpkı günah kavramında olduğu gibi: sorumluluk her birimizin omzunda.
Abartılı görünecek bir yorum daha yapayım, modern yoga-fitness inancı, cenneti bu dünyada vaat ediyor. Zayıf beden, esnek omurga, parlak cilt, iç huzur, seksi görünüm. E tabii ki bu paylaşılmak zorunda, paylaşılmayan mutluluk, yaşanmamış sayılır çünkü…
Paylaşımlarda ne olursa olsun gülümseyen yüzler var, itiraf ediyorum, o pozitifliği sahici sandığım da oldu, sonra anladım ki bu mutluluk “yeni beden-din”in en güçlü ritüellerinden biri. Sahiden “çalışılmış” bir gülümsemeyle bakıyorlar bize, bunun bir tür iman ifadesi, bir şükür performansı, hatta bir itirazsızlık yemini olduğunu anlıyorsunuz.
Hepimiz biliyoruz ki spor yapmak bizi özgürleştirmiyor, spor yapmış oluyoruz veya yoga huzur veriyorsa, neden bu kadar çok takıntılı ve rekabetçi insan var… Bu çelişkileri irdelemek, yoga ve fitness kültürünün gerçekten “din(i)” olup olmadığını değil, neden-nasıl bir boşluğu doldurduklarını anlamamızı kolaylaştırır.
Yoga matının bedenleri sadece esnemiyor, inancın yeni şekillerinden birine secde ediyor be Mıstık abi diyeceğim… “Tövbe et ve ter at” mı diyeceksin… Obristan’a selam.
![]() |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder