Pazar, Haziran 29, 2025

Retromania: Popüler hafızanın ticarileşmesi

Retromania, duyduğum, ne olduğunu tahmin ettiğim ama tam bilmediğim bir kavramdı. Meğer müzik eleştirmenlerinin bir nitelemesiymiş, günümüz popüler kültürünün sürekli geçmişe dönme, nostaljiyi yeniden üretme ve yenilik yerine geçmiş stilleri taklit etme eğilimini tanımlıyormuş. Yeni müzik üretmek yerine eskileri evirip çevirip paketlememizi niteliyormuş. Bunu bir süreç olarak yaratıcılığın tıkanması olarak görenler de var, gelecek vizyonunun kaybı olarak okuyanlar da…

Remix ve cover kültürü, eski albümlerin reissue’ları, vintaj kıyafetleri, kaset ve plakların geri dönüşü, genel olarak analog estetiğin yeniden sunumu sanıyorum retromania denince ilk akla gelenler… Nostalji temelli modalar gibi duruyor, işin içine koleksiyonculuk da dahil edilebilir. Bir arkadaşım müzik sektörü için ileriye değil geriye doğru “geri sarıyor” demişti. Üzerine düşünmüştüm, telif hakları bakımından müzik popüler kültürün lokomotifidir, oradaki değişkenlik domino taşı her popüler mecrayı etkiler çünkü.

Şimdiki zamanda, siyaseten gelecek umudunun azaldığı görülebiliyor, ufukta bir devrim ihtimali ya da daha iyiyi hayal ettiren modern bir ütopya var denemez. Eskiden düşündürürdü, şimdi ise retro bir güvenli alan olarak kaçış kolaylığı sağlıyor. Bu durum, sadece bireysel değil; kolektif bir kültürel yönelim olarak da okunmalı. Siyasi bağlama estetiği de teyelleyelim: postmodernizmin pastiş ve ironisi, özgünlük yerine “yeniden yazımı” normalleştirdi. Ve artık her şeye erişebildiğimiz dijital çağın içindeyiz. Geçmiş, bir tık uzağımızda duruyor, bu da eskiyi “yeniden” üretmeyi hızlandırıyor.

Bu tablonun ilk sonucu, nostaljinin bir duygu-his değil pazarlanabilir bir estetik olmasını getiriyor elbette. Sürekli geçmişe dönmek, daha iyisinin üretilemeyeceği fikrini güçlendiriyor ve yeni olanı yaratma cesaretini öldürüyor olabilir. Yenilik, nostaljinin gölgesinde boy veremiyor. Ve bence en önemli sonuç, zamansal bir sıkışma, kültürel yenilenme ya da ilerleme değil, kendi içinde dolaşan bir flaneura dönüşmemiz. Geleceğe değil, sürekli geçmişin içine bakan bir tür kültürel panoptikon yaratıyoruz. Arabesk müziğin sahiplenilmesi retromanianın iyi bir örneği…

Bilmiyordum, post-retro diye retro tutkusunun bir sonraki aşaması varmış, yani geçmişe özenmek değil, o özen ve özlemi oyunlaştırmak, oyunlaştırırken bozmak ve stilize etmeye deniyormuş. Onun yapaylığının farkında olan estetik bir tavırmış. Yani birinde samimi bir nostalji varmış, diğerinde ironik ve bilinçli kitsch üretimi. Biri taklit ediyor, diğeri taklidin taklidini yapıyor ve bilinçli olarak abartılı davranıyormuş. Post-retro, geçmişi ciddiye almaz; onunla oynar, onu sahneye koyar ve bazen bilerek karikatürleştirirmiş.

Kişisel olarak toplumların nostaljik hafızalarının çeyrek asırla sınırlı olduğuna inanırım. O sınırı geçtiği an insanlar geçmişle ilgilenmiyorlar. Retromania ya da post -retro denilen eğilimler, her ne iddia ile kendilerini ortaya koyarsa koysunlar, geçmişi-bugünle ve internet estetiği ile harmanlayarak var ediyorlar. Ve o üretilen geçmiş, popülerleştikçe, bilinir (haliyle satılabilir) bir başka (geçmiş olmayan) geçmiş malzemesine dönüşüyor.

Bir zamanlar yaşanmış olan, şimdi pazarlanabilir bir “hissedilmiş geçmiş” olarak dolaşıma giriyor. Bu döngüde, kültür kendini yenileyemiyor; sadece aynı şeyleri farklı ambalajlarla tekrar tekrar dolaşıma sokuyor.

Giriş metni gibi oldu, aralıklarla değineceğim….

2 yorum:

Derya Baran dedi ki...

Selamlar. Retro takıntısını futbol formaları üzerinden anlatan bir yazıya denk gelmiştim dün. Sizle benzer şeyler söylüyor. https://urbanpitch.com/have-we-reached-peak-football-nostalgia/

Levent Cantek dedi ki...

Teşekkürler

Related Posts with Thumbnails