Hikâye, II. Abdülhamid İstanbul’unda geçiyor. Baş karakter Bayram, sarayda küçük bir görevle işe başlayan, zamanla saraya ve padişaha yakınlaşan, iştahlı sıcaklığı, zekâsı ve tesadüflerin yardımıyla yükselen biri. Jön Türkleri jurnallemek aklında yokken, bunu bir fırsata çeviriyor örneğin. Padişaha takdim ediliyor. Günbegün unvanlar alıyor, itibar kazanıyor, saraydaki entrikaların ve sefahat alemlerinin bir parçası haline geliyor. Kadınlar, hediyeler ve jurnaller arasında yükseliyor.
Bürokratik çürümüşlük, jurnalcilik, sefahat ve dalkavukluk hicvedildiği için bu yükselişin bir de düşüşü oluyor elbette. Saray hikayelerinde şaşmayan bir yönsemedir: birincisi, entrikayla gelen entrikayla gider. İkincisi, cinsel iştahını kontrol edemeyenler mutlaka “iktidarlarını” kaybederler. Bayram, ünlü bir saray kadınının aşığı (ve mağduru) oluyor, kurtulmak için çeşitli paşalarla konuşup sadakatini kanıtlamaya çalışıyor. Ancak saray içindeki dedikodular ve kadınlarla yaşadığı ilişkiler artık kontrol edilemez bir hal alıyor. Son sayfalarda Bayram zehirleniyor. Öldü mü kaldı mı anlaşılmıyor; hikâye dramatik ve belirsiz bir sonla bitiyor.
Bugünün ölçüleriyle bir grafik roman anlatısı gibi olduğunu söyleyeyim. Klasik bir “trajik kahraman” anlatısı olduğu da eklenebilir: Bayram yükseldikçe kendini (ve değerlerini) kaybeder. Saray bir iktidar mekânı değil, entrika ve ahlaki çöküşün merkezi olarak resmedilir. Bayram’ın hikâyesi dramatik bir yalnızlıkla biter. Sarayla yükselmiştir ama artık insan değildir; saygı duyulan ama sevilmeyen, anılan ama konuşulmayan, etrafındakilerin gözünde tehlikeli bir mendebura dönüşür vs vs
Zülfü Hafız, yani Bayram’ı saraya taşıyan karakter, benim sevdiğim türden bir “aracı”. Anlatının vicdanı gibi geziniyor. Bayram’ın başına gelen her şeyin mümkün olmasını sağlayan biri… Hikâyede Bayram ne zaman bir adım atsa, Zülfü Hafız ya o adımı daha önce atmış ya da sonuçlarını görmüş oluyor. Bayram, finalde yeniliyor, Zülfü ise devam ediyor, çünkü mesafeli, arada durmakla yetiniyor… Eşiği bilerek aşmıyor.
Tefrikayı sevdim, hatta oyun oynayarak blogta devam niteliğinde ilgili yazılar yazacağım. Hikâyenin önemli kadın karakteri Nazik ve “yazarı” Erimez’i dahil ettiğim edebi oyunlar mambo jambolar işte. Meraklısı ayrıca bakabilir.
Özel not: Çizgilerin ilk ikisi Erimez'i taklit eden yapay zeka çizimleri. Gazeteden okuduğum sayfalar, gerek baskının kötülüğü gerekse Erimez'in hızlı çizimleri nedeniyle pek okunur-görülür gibi değildi, o yüzden bu yola başvurdum.
![]() |
1 yorum:
Sarayın “iktidar değil, entrika ve çöküş mekanı” olarak resmedilmesini bugünün iktidar temsil biçimiyle bir alakası var mı acaba?
Yorum Gönder