![]() |
Jenkins bu kez “stuff” kavramına, yani bizim dilimizle “eşya”, hatta daha doğrusu “ıvır zıvır” dediğimiz nesnelere odaklanıyor. Kitabın temel savı şu: Stuff, yalnızca fiziksel nesneler değil,; aynı zamanda duygusal, kültürel ve toplumsal anlamlarla yüklü (medium, vessel) taşıyıcılardır. İçinde yaşadığımız üretim tüketim rejimi, varlığını epeyce bu eşyalar aracılığıyla sürdürür. Satın alıyoruz, yeniliyoruz, almak zorunda hissediyoruz, ama bir yandan da atmaya kıyamıyoruz filan ya…. Jenkins, bu geçici gibi görünen nesnelere yüklediğimiz kalıcı anlamları fark ederek, onlara dikkatle eğiliyor.
Düşünün: Neden bazı eşyaları atmıyoruz? Neden saklıyoruz? Çünkü o nesneler bize birini, bir zamanı ya da bir hâli hatırlatıyor. Kullanışlı olmasalar da duygusal bir değer taşıyorlar. Zamanla “bizim kim olduğumuzla” “sahip olduklarımız” iç içe geçiyor. Nesneler, bireysel hafızayla kolektif kültür arasında bir köprüye dönüşüyor.
![]() |
Takipçileri fark etmiştir: Günümüz grafik romanlarında artık klasik
kahramanlık
anlatılarından çok,
ev içi ayrıntılar, bastırılmış duygular, fiziksel objeler ve bireysel
kırılganlıklar öne çıkıyor.
Jenkins de tam olarak bu kırılgan nesnelliğe odaklanmış. Objelerin nasıl anlam
yüklendiğini, bu anlamların bilinçdışı süreçlerle nasıl ilişki kurduğunu ve toplumsal
hafızaya nasıl gömüldüğünü inceliyor. Artık
nesneler,
kimliğin bir ifade
biçimi, sınıfın bir göstergesi ya da kültürel değerlerin bir
yansıması
olarak
okunuyor. Jenkins,
bu büyük havuza
cesurca dalıyor.
Çünkü grafik
romanlardaki eşya,
karakterlerin travmaları, arzuları ya da içsel dünyalarıyla iç içe geçmiş
durumda.
Özellikle kadın anlatıcıların, ev içi mekânlar ve özel
hayatlar aracılığıyla yeni bir anlatı dili kurduklarını savunuyor.
Bu gözlem, güncel üretimlere bakan herkesin dikkatini çekiyordur zaten.
Comics and Stuff, çizgi romanlarda eşya, mekân, bellek ve duygu
arasında kurulan ilişkileri inceleyen teorik ve kültür odaklı bir çalışma. Hem
gündelik nesneleri hem de bu nesnelerin estetik olarak nasıl temsil edildiğini
odağına alıyor. Bu yönüyle yalnızca
sanat tarihi ya da medya çalışmalarına değil; tüketim kültürü,
toplumsal cinsiyet, hafıza ve kimlik araştırmalarına da katkı sunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder