O sürgündeyken bile seveni-sevmeyeni var, hain diyeni,
edebiyatını ayrı tutarak ihtimam göstereni var. Otuzlu yılların başında
edebiyatımızı etkileyen yazarları soruşturan bir anketi hatırlıyorum, Aka
Gündüz, Refik Halid'in ismini kendi listesine katınca kıyamet kopuyor örneğin.
Nası cevval nası öfkeyle konuşuyor gazeteciler bir görseniz. Affedilip
Türkiye'ye döndüğünde bile ilenenler, kabullenemeyenler var. Dönem değişmiş, af
çıkmış, köprünün altında sular akmış... Nafile... Söylenen, aklında tutan,
hoşnutsuzluk gösterenler gırla. Kimin ne dediği yazar Refik Halid'in niteliğini
mutlaka değiştirmez elbette ama insan Refik Halid'i üzmüş, yaşlandırmış olmalı.
Üniversitede çalıştığım yıllarda keşfettim Refik Halid'in
gazete yazılarını. Güzel anlatılmış, güzel yazılmış, zihin açıcı küçük
makaleler, hafta sonlarına ayrılan daha uzun denemeler... Meyveler, sebzeler,
komikler, eski adamlar, hatıralar, yolculuklar, kadınlar, kayıklar, pilakiler,
şarkılar ve daha neler neler... Refik Halid iştahla, neşeyle derin ve ehlivukuf
yazılar okutuyordu bana. Giderek şunu fark ettim: aklımda muhalif bir Refik
Halid vardı; okuduğum yazılarda o Refik Halid'i bulamıyordum. Manşete bakıyor,
aktüel tartışmaları okuyor sonra Refik Halid'e dönüyordum, izi yoktu, o
gürültünün esamisiyle ilgilenmiyordu. Önce anlayamadığımı düşündüm, eski
gazeteleri okuyorsanız, okuduğunuz haberle, makaleyle yetinemezsiniz. Dönem iklimine
nüfuz etmeniz gerekir. Göndermeleri fark etmez, kimin kim olduğunu, neyin ne
olmadığını anlamazsınız sadece bir haber ya da makale okumuş olursunuz. Yaptığı
işi abartan biri gibi görünmek istemem. Gazetecilik bağlamı ile gündelik hayat
birbirinden farklıdır. Hayat gazeteye gazete de hayata yansır. Ama söz uçar
yazı kalır misali gün geçer gazete kalır. Geçmişi anlayabilmek için ister
istemez kaydedilmiş verilere bakarız. Bağlamı anlamak için daha yavaş daha
kapsamlı okumak gerekiyor. Refik Halid'in siyasi deveranlar koparken mutedil
kalıp kendi havasında meseleleri diline dolaması tek kelimeyle ilginçti.
Bilerek yaptığını, sakındığını düşündüm önce. Sakınmadı demiyorum ama lafı dolandırdığını,
başka türlü yorumladığını, canı isterse demek istediğini illa ki dediğini daha
sonra daha iyi anladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder