Cumartesi, Aralık 07, 2024

Vicdan azabı

[Katil] "Turhan Zeki, polisteki ifadesinde kızı çok sevdiğini, onu iğfal ettiği için vicdan azabı çektiğini, bu azaba son vermek için de kızı boğduğunu itiraf ediyordu."

Paragraf böyle başlıyor, eskilerin deyişiyle kaatil polise böyle söylemiş, seks yaptık, onu kandırdım, iğfal diyor, belki de tecavüz etmiş, sonra aklı başına gelmiş, ruhen kavrulmuş, en iyisi demiş, gideyim ben bunu öldüreyim, "hiç yaşamamış gibi olsun" ki gördüğümde vicdanım sızlamasın. Galiba niyet bu...

Falan filan inter milan. Tuhaf bir gerekçe ama biliyorsunuz psikolojide "olamaz" yok, olabiliyor, ben orada değilim, asıl daha sonra yaptıkları bana tuhaf geliyor.

Sonra ne yapmış, öldürdüğü kızın cesedini ve eşyalarını, iz kalmasın diyerek bir sandığa koymuş, taksiyle Karaköy'e, oradan da vapurla Haydarpaşa'ya geçmiş... Artık nasıl bir büyüklükteyse, kaatilimiz o sandıkla İstanbul'da güpegündüz seyahat etmiş ve öldürdüğü kızı akrabasına gönderilmek üzere gar'dan trenle postaya vermiş. Gel gör ki, o akrabanın ikamet adresi değiştiği için kargo sahipsiz kalmış...Burdur'da ortada kalan sandıktaki ceset günbegün artan bir koyulukta kokmaya başlamış. Böylece bir  cinayet olduğu anlaşılmış.

Ellili yıllardan bir cinayet, çok detay yok, niye cesedi yollamış, niye gömmemiş mesela, niye trene vermiş, kargolarken adresini veriyorsun kaçınılmaz olarak, niye kendini bu denli aşikarlaştırmış... O sandığı gönderdiği adresteki ahraba insanı, ikamet ettiği yerden taşınmamış olsaydı ne olacaktı, o mu gömecekti cesedi, aralarında başka bir hesap mı vardı. Bir dünya soru var aklımda...

Önce azap kısmına takılmıştım, sonra sandık filan hikaye olarak aklımda büyüdü de büyüdü...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails