Cumartesi, Nisan 15, 2023

Çolak Sendromu

Ortaokul'da bir matematik hocamız vardı, yöneticilik de yapıyordu, yüksek şiddet eğilimi olan  habis ve hastalıklı biriydi, sahiden ağız burun dağıtarak öğrenci döverdi. Bugünden bakınca anlaşılmayabilir, çünkü öğretmen şiddeti geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde "azaldı", oysa seksenli yıllarda zerre yadırganmıyor, hafifseniyor, hak veriliyor, meşru sayılıyordu,  defalarca öğrencileri evire çevire, kan kırmızı dövmesine şahit oldum. 

Sadece ben değil, mesela benden beş yaş küçükler veya on yaş büyükler de görmüşlerdir. Yaşları 11 ile 14 arasında değişen küçücük şuncacık çocuklarız. Karşımıza çıktığı her yerde bize tebelleş olacağını, birimizin illa ki dayak yiyeceğini bilirdik, neşemiz kaçar, dehşetle korkar, onu koridorda görünce yolumuzu değiştirir, göz göze gelmemeye çalışırdık. Birini sınıftan alıp, ders sırasında, koridorda, tuvalette, herkese duyurarak, bağırarak ve bağırtarak döverdi. Teneffüse çıktığımızda yerde kan damlaları görürdük. 

Bir gün, bir sınıf arkadaşımızı hepimizin gözü önünde kafasını kalorifere çarptırarak dövmüştü, bir iki kere de değil, gerçekten defalarca yapmıştı bunu, şimdi düşünüyorum da aklım almıyor, eğitimci olmaması gereken biri, kaç kuşağa dayak attı ve bildiğimiz kadarıyla tek bir soruşturma ve şikayet almadan emekli oldu. 

Adamı bu yaşımda hatırlamamın iki sebebi var,  ilki, "suç yoksa suçlu da yoktur" derler ya onu ispat eden bir şey.... Yaptıkları suç sayılmalıydı, meslekten atılmalı ve hapis cezası almalıydı, tek bir şey olmadı, akla dahi gelmedi. Çünkü, kimse adamın yaptıklarını suç olarak görmüyordu. Hep aklımda olan bir örnektir bu. İkincisi, adam emekli olduktan sonra, süt ürünleri satan bir dükkan açtı, taze ve uygun fiyatlı bir yerdi ama tutunamadı ve kısa sürede ticari olarak "battı". Mahallede, yaşıtlarımla sonradan bu meseleyi konuştuk, hiçbirimiz adamın dükkanına gidememiş, gitmek istememiştik, ortada alınmış bir karar yokken, birbirimizi bilmeden yapmıştık bunu. Adam sevilmediği, korkulduğu hatta nefret edildiği için dükkanını kapatmak zorunda kaldı, bana sorarsanız, o çocuklar, o yeniyetme ergenler kolektif bir biçimde intikam almış oldu. Birer birer dükkana gitmeyerek batırmıştık onu. Geçerken bakıyordum, sinek avlıyordu ve o esnaf çaresizliğini gördükçe hoşuma gidiyordu. Adam suçlarından dolayı cezasız kalmıştı ama biz onunla hesabımızı görmüştük. Herkes kaderini yazar mı demeli, sevilmemek kadar ağır bir ceza bilmiyorum. 

Yazının başlığı neden Çolak Sendromu derseniz, adamın soyadı Çolak'tı, soyadıyla konuşulurdu, ömrüm boyunca böyleleriyle yazarak uğraştım, uğraşmak isterim, bendeki karşılığı böyle bir sendrom...

1 yorum:

Makbule Abalı dedi ki...

Ne yazık, bir zamanlar öyle çok katı disiplinli öğretmenler de vardı. Onların uyguladığı yönteme disiplin demek bile yanlış geliyor bana. Öğrencilerin öğrenme hevesini yok eden, ruhlarında travmalar yaratan hasta kişiler.

Related Posts with Thumbnails