"Biz dolma yemeyiz-yutmayız" cümlesi, kanmayız-kandırılmayız demek oluyor. Tırpan, "Tarih, dolma yutmaz" derken tarih kandırılmaz demek istemiş. Tırpan bıçkın, alaycı ve delikanlı büyüklenmesiyle konuşuyor demek daha doğru.
Söz konusu yazı aslında epeyce ilginç bir rejim (o yıllar için CHP) eleştirisi içeriyor, önce bağlamını aktarayım. 1950 yılında kamuoyu bir genel af konuşuyor, haksız yere yıllarca hapsedilmiş olan Nazım Hikmet ile ilgili bir siyasi kampanya başlatılıyor. Genç solcular, liberterler ve CHP karşıtları biraraya geliyorlar, uluslararası bir ilgi oluşuyor, Nazım affedilmesi için hapiste açlık grevine giriyor, ona destek olmak amacıyla Garipçiler de benzer bir eyleme kalkışıyor... O günün koşullarında ciddi bir karşıtlık ve kaos çıkıyor ortaya. Anti-komünist bir karşı kampanya da oluyor elbette.
Tırpan ne yapmış? "Bu mahkumları ne zaman affedeceğiz?" diyerek kamuoyunu meşgul eden affı başka tarafından tutarak, sözü farklı bir noktaya, türbelerin açılmasına (yasağın kaldırılmasına), kendi meselesine getirmiş, türbede yatanlara (tarihe ve tarihi kişiliklere) hitap ederek şöyle demiş mesela: "Biz inkılap nesli dikiş tutturabilmek için sizi unutturmaya çalıştık. Kendi şöhretimiz sizin şöhretinizi gölgede bırakamayınca öfkemizi sandukalarınızdan aldık. "(...) "Ne o? İrtica hortlarmış. Vay demek hala bundan korkuyoruz. Ey ne oldu, çeyrek asırlık inkılap hep masal mı söylemişti. Bu millet bu türbeleri ziyaretlerinden ötürü ne kötülük gördü?"
Dolma, yine o yıllarda siyasetçi nutukları için de kullanılıyordu, o laf kalabalığına "inanmıyorum-kanmıyorum" demek sarkastik bir üstünlük hissettiriyordu sıradan insanlara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder