Yanılıyor olabilirim, benden kaynaklanan gerekçelerle, İstanbul'da, çizgi romanla ilgili ilk kez konuştum. Biraz derneğin ısrarı, biraz da yarı akademik bile olsa, epeydir bir şey sunmamıştım, sunayım istedim. Arada eş dost gördüm, iki lafın belini kırdık, hava değişikliği oldu filan.
Hava değişikliği ruhen ve mecazen tabii. Yoksa o kadar çok yağmur yağıyordu ki, önce uçak şehre inemedi, iki buçuk saat hava kaldık. Havaalanından kaldığımız yere varmamı, sonra İlban Abi ile birlikte o yağmurda, Gayrettepe'den Karaköy'e iki saatte ulaşmamızı sayarsam saatlerce yolda kaldım. Saatlerce...
Salon o fırtınaya rağmen doluydu, İstanbul işte diyorsun, öyle ya da böyle, bir kalabalığı bir ilgisi oluyor.
Bir insanın ömrünü yollarda harcaması, tek bir şey yapamadan, bir yerden bir başka yere ulaşmaya çalışarak geçirmesi, bana o kadar anlamsız geliyor ki...Sürekli mücadele ediyorsun şehirle, yolla, trafikle... Delirtici bir şey...Sürekli tetiktesin, sürekli atlatmaya, geçmeye, baş etmeye çalışıyorsun.Ne kadar yaşıyoruz ki...
Dün'den geriye kalan şey, konuşmak, eş dost görmek filan değil hep bu garip hissiyat oldu...
Fotoğraflar
şuradan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder