Serüven’in fikir olarak ortaya çıkışıyla, “dergi” olması
arasında iki buçuk ay gibi kısa bir zaman var. Raşit Çavaş’a, “Bir dergi
düşünüyorum” dediğimde, “Tamam, yapalım!” dedi. Sadece bu kadar… Bana “aşk,
gözyaşı, kan, ter ve ihtiras” vaad eden bir serüvene atılmak kalmıştı. Daha
önce Çizgili Hayat Kılavuzu’nu (İletişim Yayınları, 2002) birlikte
hazırladığımız arkadaşlarla konuştum. Hemen herkesin beni heyecanla
desteklemesiyle daha da heveslendim. Bazen sırf adettendir, şıklık olsun diye
duygusal ifadeler kullanılır. Ama bütün samimiyetimle yazıyorum: Serüven hayata
geçtiyse eğer, bunun nedeni tek kelimeyle “paylaşmaktan kaçınmayan”
insanlardır. Umut ediyorum ki, bizi vareden bu heyecan, Serüven’i kimselerin
görmediği ayrıntıların tarihçisi, neşeli ama iddialı bir yorumcu ve alanın
haysiyetli bir dergisi yapmaya da yeter.
Dergi çıkmadan önce, “Nasıl bir dergi?” diye soranlar
oluyordu. Bir şeyler anlatıyordum elbet ama hep söylediğim bir söz vardı: “Hele
bir yola çıksın, kervan yolda düzelir”. Ama bu, kervan’ın yola çıkış nedeni
olmadığını veya bir tavrımız bulunmadığını göstermez.
Serüven’in alt başlığı olan “çizgi roman araştırmaları
dergisi” ibaresinin oldukça açıklayıcı olduğunu sanıyorum. Çizgi romanı
üretici, okuyucu, koleksiyoncu, meraklı veya akademisyen ilgilerini kapsayacak
biçimde ele almaya kararlıyız. Çizgi roman kavramını bilinen, tartışılmaz bir
bilgi kategorisi olarak ele almaya niyetli değiliz. Çizgi roman denildiğinde
akla gelen her türlü ürün, anlayış ve tutumlara karşı eşit mesafede durmak
istiyoruz. Çizgi romanı kapalı bir metne, fetişleştirilmiş bir nesneye
dönüştürmemeye çalışacağız. Çizgi romana içeriden bakan “fan” metinleri kadar onun
doğasını sorgulayan denemeleri de kullanacağız. Bu, kimi zaman tutarlılık ve
birliğe direnen, birbirleriyle çelişen metinlere yer vereceğimiz anlamına da
geliyor. Böylesi bir “karmaşa” Türkiye’de çizgi roman araştırmaları gibi bir
alanın sınırlılıklarıyla da maluldür kuşkusuz. Serüven adını seçişimizin bir
nedeni de bu: bilinmeyen, daha önce keşfedilmemiş bir kıtanın kaşifleri gibi
hissediyoruz kendimizi. Daha önce konuşulmamış çizgi romanlar, kayıp çizerler,
unutulmuş ayrıntılar, görünenin arkasındakiler bizi hep meşgul edecek.
Serüven’in seyir defteri, umarız, geleceğe güçlü bir arşiv olarak kalır.
[Nostaljik görünüyor biliyorum, eski yazılarımı bloga yüklüyorum. 2004 yılında çıkardığımız Serüven için yazdığım önsöz.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder