Pazartesi, Haziran 09, 2025

Kadının harareti az olunca...

Ahmedi Bican’ın Yaratılmışların Acâibleri adlı kitabından bir alıntı yapmak istedim, kitap hayli ilginç, on beşinci yüzyılda yazılmış, aslına bakılırsa El-Kazvînî’den yapılan serbest bir çeviri olduğu söyleniyor. Bu tür eserler, sadece dönemin doğa anlayışını değil, malumatın nasıl işlenerek dolaşıma sokulduğunu ve hatta nasıl kutsandığını da gösteriyor. Kozmolojik açıklamalarla günlük hayat arasında kurulan bu dolaysız bağ, bugünkü anlamda “bilim” filan değil elbette, asıl amaç hikmet arayışı elbette. Bugün için okuduklarım “deli saçması” görünüyor, iddiacılığı, büyüklenerek yaptığı kestirimleri, özetle hikayeciliği benim hoşuma gitti.

Kitapta diyor ki, işte kadınla erkek seks yaparken ateşli olursa ve Allah da izin verirse çocuk erkek olurmuş… Yok, ilişki sıcak rüzgarlarla sıcak havalarda olursa, kadınla erkek “ehtiyar” olursa filan, çocuk kız oluyormuş… Bu tür açıklamalar ilk bakışta gülünç gelse de, aslında Antik Yunan’dan İslam tıbbına aktarılan humoral kuramın bir yansıması. Sıvılarla ilgili dört hılt (kan, balgam, sarı safra, kara safra) kuramı, bedenin ve mizacın sıcaklık/soğukluk dengesine göre şekillendiğini varsayar. Cinsiyet de bu dengenin bir tezahürü olarak düşünülür. Thomas Laqueur’un işaret ettiği gibi, modern öncesi anlayışta kadın ve erkek iki ayrı cins değil, aynı çizgi üzerinde eksik/tam biçimlerdi. Kadın, erkeğin eksik olanıydı.

Kitapta fazlası var, cinsel ilişkide kadının harareti az olursa çocuk hünsa olurmuş…Vay diyorsun, cinsel iştah sen nelere kadirsin… Kitapta yayın tarihi yok ama doksanlı yıllarda yayımlandığını tahmin ediyorum. Yayına hazırlayan hünsa için parantez içinde açıklama yazarak (hem erkek hem dişi olur) demiş ve Ahmedi Bican yerine devam etmiş, el artırmış, “günümüzde ameliyatla cinsiyet değiştirenlerin vücut yapılarının aslı bundan ibarettir” diye eklemiş. Bir parantez açalım: Bu tür bir anakronizm, yani geçmişin kavramlarını bugünün kimliklerine dayatmak, sadece analitik hataya değil, etik bir soruna da yol açar. Modern cinsiyet teorileri –örneğin Judith Butler’ın toplumsal cinsiyetin performatifliği üzerine olan tezi– biyolojik indirgemeciliği eleştirmesiyle bilinir. Hünsa (interseks) ile trans kimlikleri özdeşleştirmek, hem tıbbi hem toplumsal olarak ciddi bir kategorizasyon hatasıdır.

Neresinden tutsak dökülüyor da, cinsiyeti belirleyen hararet ve ateş(lilik) vurgusu komik, hünsalığın sebebini kadının isteksizliğine bağlamaksa trajik diyelim… Ama belki de asıl dikkate değer olan, tüm bu anlatının hem cinselliği hem cinsiyeti “doğal” değil “kozmik” bir düzene bağlamaya çalışması. Bugünkü beden algımızdan çok uzak, ama kendi döneminin içinde tutarlı bir evren kuruyor. Foucault’nun dediği gibi, bilgi yalnızca doğru önermelerden ibaret değildir, belli bir söylemsel düzenin ürünüdür. Belki de bu yüzden, gülmekle yetinmeden, hangi bilgi biçimlerinin hangi tahayyüllerle el ele yürüdüğünü de düşünmek gerekiyor.


Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails