Hergé (Erje), çizgi roman dünyasının gelmiş geçmiş en büyük yıldızlarından biri. Nasıl anlattığı, nelerden ilham aldığı hakkında binlerce sayfa yazı yazılmıştır, ünlü kahramanı Tenten'le birlikte ülkesinde ve tüm frankofon kültüründe kültürel bir miras sayılır. Müzesi vardır, adına hemen her yıl çeşitli ülkelerde sergiler yapılır vs. Hergé'nin Tenten dışında bir başka çizgi roman dizisi Türkçede, YKY tarafından yayınlanmaya başladı. Tenten'in arka kapaklarından hatırlayabilirsiniz, oradaki resimde sadece Tenten değil Jo, Zette ve Jocko gibi Hergé'in yarattığı diğer dizilerin kahramanları yer alır. Jo ve Zette, biri kız diğeri erkek olan iki kardeş, Jocko da onların evcil maymunları. Bizde yayınlanan ilk serüveni Bay Pump'ın Vasiyeti (Le Testament de M.Pump) ilk kez 1951'de albümleşmiş. Orijinal yayınına bakılırsa ilk dört albümü 1953'te tamamlanmış. Tenten'in albümlerinin çıkmadığı yıllara denk düşmesi, ikame edildiğini düşündürüyor. Ve ayrıca ilk kez 1936 yılında tefrika edilen hikâyelerin gözden geçirilmiş ve renklendirilmiş halleri olmalı çünkü 1942'ye kadar Tenten bile renkli yayınlanmamıştı. Hergé'nin bir başka çizgi roman dizisi Quick et Flupke ancak ölümünden sonra, 1985'te yayınlanabildiğine göre Jo, Zette ve Jocko'nun Maceraları üstadın sevdiği bir çalışması olmalı.
Çalışkan, tutkulu, zeki bir adam Hergé. Siyaseten
muhafazakarlığa yakın olduğu bir dönemi var, özellikle otuzlu yıllardaki
çalışmaları bugün çeşitli bakımlardan ayrımcı ve sağcı bulunur mesela. Hergé, 1929'dan 1943'e kadar sahiden çok
tempolu çalışıyor, bir kaç çizgi romanı birarada yürütüyor ve giderek
olgunlaşan bir çizgi üslubu tutturuyor. Savaş sonrasında Tenten'e odaklanarak ikişer
yıl arayla albüm yapmaya başlıyor ve 1960'tan sonra yavaşlayarak 1983'teki ölümüne
kadar biri tamamlanmamış dört serüven çizebiliyor sadece. Böyle düşününce Tenten
veya diğer çizgi roman dizilerinin benzer bir çalışma aurasından çıktıkları
söylenebilir. Aynı yıllarda üretilmişler. Esprileri, anlatım biçimleri,
ardışıklıkları birbirlerinden çok farklı değiller. Şu akla gelecektir: Peki
nasıl olmuş da Tenten global bir popüler kültür mitine dönüşebilmişken
diğerleri unutulmuşlar. Cevabı çok zor değil: Tenten'e göre naif kalmışlar da
ondan. E çocuk kahramanlar bunlar, naif olmaları doğal değil mi diyebilirsiniz.
Çocuklar için üretilmiş çizgi romanların geneli incelendiğinde çocukların, ekseriyetle
yetişkinleri kahraman olarak tercih ettiği görülebiliyor. En azından abi ya da
abla olmaları bekleniyor, yaşıtları muhtemelen inandırıcı gelmiyor onlara, bir
an evvel "büyümek istiyor", yetişkin muktedirleri "kanarak
seviyorlar".
Bay Pumb'ın Vasiyeti albümü, modernlik eleştirisiyle
başlıyor. Dizi hakkında genel bir fikir vermesi bakımından ilginç bir başlangıç
bu. Amerikalı bir zengin, yanında çalıştırmak için iş başvurusuna gelenlerle konuşuyor.
Bekleyenler, konuşanlar, patenler, endüstriyel bantlar, telefonlar, sürat
tutkusu hicvediliyor. Geçen yüzyılın başlarında Avrupa'da özellikle frankofon
kültüründe Amerikalı zengin klişesi böyleydi. Zamana karşı yaşayan, herşeyi
süratle ölçen, evin içinde yürüyen bantlar kuran bir adamla, uşakların ve
yaşayanların paten giydiği eksantrik bir
ev en azından o günler için komikti. Bizi de etkilemiştir bu dalga, Refik Halid'in
(Karay) karikatürize ettiği Kurtuluş
Savaşı Ankara'sı tahayyülü de böyleydi. Sürat ve zamanlama obsesyonu bize bugün
o kadar komik gelmiyor, o espriler haliyle arkaik ve demode kalıyor. Cep
telefonlarını, bilgisayarı yaşayarak büyüyen günümüz çocuklarının bunu anlaması
mümkün değil. Jo, Zette ve Jocko'nun Maceraları, sanıyorum daha çok çizgi roman
koleksiyoncularına hitap edecek, Hergé ne çizmişe bakılacak, Tenten'den ne
kadar farklı ya da ne kadar benziyor merakı daha önemli olacak.
Amerikalı zengin klişesi gibi pek çok sessiz sinema esprisi
kullandı Hergé. Onun hikâyelerinde sessiz sinemayı hatırlatan siyahlar, uşaklar,
sirkler, yaramaz evcil hayvanlar, görür görmez tanınan kötüler, sürekli
kovalamacalar, ayağı kayan insanlar, hayli çevik, hayli hınzır ve meraklı
çocuk- kahramanlarla karşılaşırız. Bu durum Hergé'ye değil döneme özgü aslında.
En azından başlangıçta çizgi romancıların sinemanın yarattığı algıdan epeyce faydalandığı
anlaşılıyor. Basit ve anlaşılır olma gayretinden söz etmiyorum. Pek çok espri
iki ayrı mecrada da paralel biçimde dolaşımda çünkü.
Jo ve Zette'nin en bariz espri membaı Tenten'in köpeği Milu
gibi evcil maymun Jocko görünüyor. Jocko'nun oyunbazlığı, yerinde duramazlığı,
sakarlığı komiklik olarak kurgulanmış. Sessiz sinemada da sık rastlarız bu
türden slapstick unsurlara. Maymun varsa, muz olacak; muz varsa birisi muz
kabuğuna basarak yere düşecektir. Beceriksiz kötü adamlar, kovalamacalar ve
çarpışmalar da aynı mantığın parçası. İnsanlar koşarken mutlaka çarpışırlar,
merdivenlerden yuvarlanırlar. ilk serüvenlerinde Tenten'i de benzer bir izlek içinde
okuruz. Küçümsenen çocuk-ergen, bazen tesadüf eseri bir şey duyar, inat eder,
kötü adamların gerçek yüzünü ifşa ederek, yetişkinlere -devlet görevlilerine
teslim eder. Biteviye bir takip ve kovalamaca vardır. Arabalar devrilir,
vagonların üstüne çıkılır, uçak düşer, gemi batar vs. Çizimlerden hiç söz
etmiyorum, Hergé'nin ne yaptığını bilen kurgusu ve ardışıklığı, az çizgiyle çok
şey anlatan maharetli bileği her sayfada kendini hissettiriyor. Üstelik, seksen
yıl önce çizilmişler. Jo, Zette ve Jocko'nun Maceralarının Tentenseverlerin
ilgisini çekeceği ve özellikle La Vallée des Cobras (or.1956) albümünün
beğenileceğini düşünüyorum.
Radikal Kitap, 19.4.2013