Babam, pandeminin ortasında, otuz dört gün içinde kanserden öldü, iki ay sonra annem covid oldu, geçici de olsa hafızasını yitirdi, ona bakarken ben de kovid oldum, kovid geçti, boynumdan bir böcek ısırdı, şişiği indirmek için eczaneye giderken kapı ağzında bir köpek ısırdı, aynı yerden iki defa başımı bir yere çarptım, kanattım, gözümde üst üste arpacık çıktı, zor uyuyan birine dönüştüm, kimseyi çekemez oldum, herkese üzülür oldum, ev haline, çevremin ruh hallerine yetemez oldum... Say say bitmez, bir yandan da hayat devam etmeli, sözleşmem var, senaryo yazmalıyım. Nerdeyse dört ay üst üste gelen dertler sebebiyle yazamadım- çalışamadım...
Hiç bu kadar şey yaşamamıştım, bir türlü soluduğum havayı değiştiremedim, e'cicik bile tatile gidemedim, yeni insanlar tanıyamadım, herkes beni "sağlam" bulduğundan dert dinledim, derdimi hiç anlatamadım. Her şey bana zor geldi, muhtemelen sevdiklerime de ben zor geldim, kahrımı çeken bilir...
[Uzun zamandır bir ormanın içinde hayal ediyorum kendimi...asırlık ağaçlar altında öylece oturuyorum.]
Ha ne yaptım, meşgale iyidir, heç olmazsa aklıma mukayyet olayım dedim, "it gibin" çalıştım ve yazmam-bitirmem gereken bir senaryoyu yılın kalan aylarında "hayatımdan çıkardım." Ne diyor Nazım, "çalışmak lazım, yaşamak için değil, unutmak için, dalıp dalıp gitmemek için, düşünmemek için kötü kötü"
İş bitince bana öyle iyi geldi ki, yılın en güzel saatleriydi, nasıldım anlatamam, dünyanın en güzel gülen gözleri oldum o gece... Yolda yürürken kediler seveyim diye önüme serilip karınlarını açtılar bana...
Yeni sözleşme yaptım, film yazacağım, aklımda tuhaf hikayeler... Geriye, ta kırk yıl öncesine kendime bakıyorum, işte geldim gidiyorum misali, bir lütuf gibi halen hayallerimle tırmalıyorum dünyayı.
Yeni yılla ilgili temennilerim yok, ne desem nafile, diyeceğimi başlıkta söyledim. Blogu bu sene için kapatıyorum.