Film, onların isimleri nedeniyle bile beni cezbediyordu. Gerçi filme çok ısındığımı söyleyemem. Her şeyden önce karamsar buldum hikâyeleri, içinde iyi insanların olmadığı anlatılara dahil olamıyorum. Hep başka türlü anlatılabilirdi hissi taşıyorum ve bu his, çoğunlukla filmin önüne geçiyor. Yine de film, siyah beyaz türünün virtüözlüğünü gösterir nitelikte, gerçekten çok iyi tasarlanmış sayısız sahne içeriyor. Filmin son öyküsü olan Richard McGuire’ın elinden çıkan çalışma, bu anlamda sahiden çok başarılıydı ve benim için iyi bir sürpriz oldu. Karanlığın ve haliyle ışığın bu denli güzel kullanılması maharet ister, öyle ki bazen ne anlatıldığını unutuyorsunuz. Perdede bir yerden diğerine gezinen beyazı izler buluyorsunuz kendinizi.
Mattotti’nin hikâyesi ise David Lynch havasında gelişerek alacakaranlık hikâyelerinin muğlak niteliğine uygun biçimde sonlanıyor, severek izledim. Charles Burns nasıl bir hikâyecidir diye sorulsaydı verebileceğim cevap filmde anlattığı hikâyeyi işaret ederdi. Blutch’ın da ne yapabileceğini tahmin ediyordum ama hep merak ettiğim bir yaratıcıdır. İzleyeni rahatsız eder, içinizi burkar; İnsan tekinin acımasızlığını gözümüze sokar. Onu sarıp sarmalayacak kadar sevemezsiniz ama ne dediğini de bilmek istersiniz. Herneyse, asıl adı Peur(s) du Noir olan filmi, imkânınız olursa seyredin. Türü sevmeyebilirsiniz ama film nitelikli ve ayrıksı çizgi romancıların çalışmaları üzerine bina edilmiş. Mutlaka hatırlayacağınız sahneler içeriyor....
Alex Varenne ,1939 doğumlu.
Çizgi romanı düşünmemiş başlangıçta, "öylesine çizmiş", yaptığı çalışmaları yayınlatmamayı
tercih etmiş. En sonunda da muhtemelen geçim sıkıntısıyla mahlas kullanarak
çalışmaya başlamış. Bu kadar düşünmesine ya da sıkıntı çekmesine neden olan şey
öyküleri ve çizdikleriymiş. Varenne, Frankofon çizgi romanında adı erotizmle
özdeşleşmiş çizerlerden. Bizde de bölük-pörçük, sansürlenerek yayınlanan Erma
Jaguar çalışması ismiyle birlikte hatırlanan en ünlü çalışması. Carré
Noir sur Dames Blanches albümü kısa öykülerinden oluşuyor. Beş ayrı öyküyü
tamamlayan, öykülerde yer alan tiplemeleri ve kimi ayrıntıları yeniden
yorumlayan bir final öyküsüne de sahip.
Erotik öykü anlatmanın zorluğu
pornografik anlatıyla olan kaçınılmaz yakınlığıdır. Varenne öyküleri özgün
hallerinde Türkiye’de yayınlanamaz ama bu öykülerini pornografik yapmıyor
elbette. Varenne doğal olarak sex-oriented bir bakışa sahip ama
olağanüstü nitelikli, arzudan patlayacak, her zaman hazır ve nazır kadınları ve
erkekleri anlatmıyor. Gerçekçi, şaşırtıcı ve bazen gizem dolu bir hikâyenin
içine erotizm katıyor, cinsel ilişkiyi açıklıkla çizmesi çoğu ülkede
“pornografik” sayılmasının nedeni.
Carré Noir sur Dames Blanches
albümünü özellikle kılan ise aristokrasiye-doymaz-bencil kural tanımazlığa
yönelik eleştirellik. Her zaman taraf gibi durmuyor elbette, hatta bazen
kendini denetleyemeyen cinsel iştahın-fantezilerin açmazlarını da anlatıyor.
Bunu gösterirken ahlakçılık yapmıyor. Sex-oriented baktığı için hayata
tercihinin ticari olarak görülmesi doğal. Öyküleri, tiplemeleri, onların duygu
olarak öne çıkan tepkileri düşünülürse hakkında şöyle bir yorum
yapılabilir: Varenne, insanların asıl duygu ve eylemlerin mutlaka cinsellikle
ilgili olduğuna inanıyor.
Samuel Taylor Coleridge’ın Yaşlı Gemici (The Rime of the Ancient Mariner) adlı uzun şiiri
Türkçe’de İletişim'den yayınlandı. İlgi çekici ve esrarengiz bir şiir olduğu muhakkak... Yaşlı Gemici’nin tuhaf yolculuğunun
anlatıldığı şiiri Şavkar Altınel Türkçeleştirmiş. Şiirin külfetli, farklı
yorumlanabilecek kısımları var. Altınel, çevirisini orijinaliyle birlikte
kullanmayı tercih etmiş. Hatırda kalacak güzellikte dizeler var.
Asıl heyecan verici olan Gustave Doré’nin metne eşlik eden çizimleri. Yaşlı Gemici, Doré’nin Avrupa edebiyatının büyük klasiklerine yaptığı eşsiz gravürlerin bir başka örneği. Doré’nin ayrıntıcı deseni, kalabalık sahneleri, Mikelanjvari gerçekçiliği ve yoğun emek isteyen ince işçiliği hemen sarıyor insanı. Kitapta sağ sayfada resmin bütünü, solda ise resimden seçilmiş bir kesit kullanılmış. Doré, resimsiz bir kitabın düşünülemediği bir dönemin yıldızıdır. Kilise süslemeciliğini izleyerek oluşturduğu geniş planlar ve sahne düzenlemelerinde romantik ve kırılgan bir estetik tercih etmiştir. Uhrevi arayışlarla savrulan, pişmanlık çeken tiplemeleriyle taklidi zor bir üsluba sahiptir, güçlü deseni kadar sabrı nedeniyle de benzersiz çizerler ülkesinin asil üyelerindendir.
Asıl heyecan verici olan Gustave Doré’nin metne eşlik eden çizimleri. Yaşlı Gemici, Doré’nin Avrupa edebiyatının büyük klasiklerine yaptığı eşsiz gravürlerin bir başka örneği. Doré’nin ayrıntıcı deseni, kalabalık sahneleri, Mikelanjvari gerçekçiliği ve yoğun emek isteyen ince işçiliği hemen sarıyor insanı. Kitapta sağ sayfada resmin bütünü, solda ise resimden seçilmiş bir kesit kullanılmış. Doré, resimsiz bir kitabın düşünülemediği bir dönemin yıldızıdır. Kilise süslemeciliğini izleyerek oluşturduğu geniş planlar ve sahne düzenlemelerinde romantik ve kırılgan bir estetik tercih etmiştir. Uhrevi arayışlarla savrulan, pişmanlık çeken tiplemeleriyle taklidi zor bir üsluba sahiptir, güçlü deseni kadar sabrı nedeniyle de benzersiz çizerler ülkesinin asil üyelerindendir.
[Metinleri, on-on iki yıl önce filan yazmışım. Blogta arşivliyorum.]