Cumartesi, Eylül 30, 2023
Son Okuduklarım 80
Cuma, Eylül 29, 2023
Semahatanım
Perşembe, Eylül 28, 2023
Erimez
Çarşamba, Eylül 27, 2023
Pazar
Adından tahmin edilebilir, köy can damarı ölçüsünde ticari bir merkezmiş, hareketli bir yermiş, hele yüz yıl önce filan anlaşılan o ki Kızılcahamam veya Kazan'dan ilerideymiş, kiliseye dönüştürülmüş camisi hesap edilirse, başka bir yermiş, haliyle o derece önemsenmemiş, aşama aşama gerilemiş....
Ben özellikle köy meydanına bayıldım, biz gittiğimizde kuruması için ortaya-zemine yayılmış kabak çekirdeği öbekleri vardı... Zamanın ölçüsüne göre geniş-havadar bir meydan... Bir şehir meydanı-pazar-piyasa alanı kurmak başka bir akıl ve muhakeme gerektiriyor... Beğenmemek elde değil...
Yanyana dizilmiş çeşit çeşit dükkanlar görüyorsunuz, birinin ahşap kepenginin üzerinde Peksarı Bakkalı yazısı kalmış, diğerine derici dediler, dükkanlar çok daha fazlaymış, çoğu yıkılmış, kalanlar da yıkıldı yıkılacak halde perperişan, varla yok arası bir hamam duruyor, iki üç kahve varmış, yolcular için bir büyük han, karakol, devlet erkanının kullandığı bir konak şu bu...Hepsini düzlemişler.
Malumunuz artık kimse köyde yaşamak istemiyor, hemen her köy benzer sorunlarla benzer bir açmazın içinde ancak burası turistik olarak revize edilebilirmiş, farklı bir yermiş, yolu, manzarası, doğası, eski evleri bana ilham verici ilginçlikte geldi.
Salı, Eylül 26, 2023
Yeni bir serüven
Pazartesi, Eylül 25, 2023
Son Okuduklarım 79
Pazar, Eylül 24, 2023
Hov tu lov
Sevdiğim bir hikayedir, bir yazar tanıdığım, galiba Paris'te caddede yürürken, biri onu çevirip Türkçe konuşarak adres sormuş, o da adresi biliyormuş ve tarif etmiş ama sormadan da edememiş, Türk olduğumu nasıl anladın demiş... Adam da demiş ki anlamadım, her gördüğüme sordum, sen Türk çıktın...
Benimkisi de biraz o hesap... Geçen birisi benden Lolita hikayesi yazmamı istedi örneğin, böyle radikal bir şeyi ancak siz yazabilirsiniz filan dedi. Dedim ki, bunu size düşündüren nedir, elde veri yok çünkü...
Takip edenler iyi bilecektir, piyasamız genel olarak kadın seyirciye ve televizyon işlerine yöneliktir. Hikayeden çok karaktere dayalı yavaş ve sentimenatal soap operalardır bunlar ve ben böyle bir şey yazmak için kendimi doğru bir isim olarak görmüyorum. Benim anlattığım aşk hikayesi bile bu tarza uymayacaktır.
Bir başkası bana yeni ilişki biçimlerinden söz etmişti, lovbudi, fakbadi, sensbadi, firendvitbenefit filan... Onları ben anlatsaymışım. Niye ben diye sordum. İlişkiler hakkında konuşmayı seven biri değilim ki, aşk meşk hakkında yazan gazeteciler vardır, onlardan da hazzetmem. Ha bunlar nedir? Amerikalılar, anlatabilmeyi kolaylaştırmak için kategoriler üretirler. Ne ki içinde insan olan değişkenlerde sınırların sürekli başkalaştığını görürüz. Demem o ki hepsi bana Cosmopolitan tıkırtısı gibi geliyor. Bu konuda bir kitap olsa okurum, varsa bir analistten dinlemek isterim ama senaryo yazmak başka bir şey... Bırak yaşamadan yazmamayı, bu kavramlara inanmıyorum da...
Demem o ki, cıkk, ben o değilim.
Cumartesi, Eylül 23, 2023
Kural 34
Kural 34, internette bir şey varsa (popülerse anlamında), mutlaka onun pornosu yapılacaktır demek... Parodi, para ya da piyasanın işleyişi (3P) gereği (illa ki ve istisnasız) gerçekleşir... Zaten kural 35 de, "yapılmadıysa da yapılacaktır" (üretilecektir) demek...
Kendisi bir miim olan bir geyikten söz ettiğimi anlamış olmalısınız.
Böyle bir kavramı biz üretmeye kalkışsaydık, mizahın işleyişi gereği Kural 31 derdik, daha doğrusu madde 31 olurdu...Gülerek yazıyorum "Glokalleşme böyle bir şey..."
Buradaki asıl vurgu, mizah böyle bir şey, ters yüz etmek, romantizmden bahsedilirken gaz çıkarmak, entelektüel bir çıkarım yapılırken küfürlü konuşmak gibi. İşin içinde sadece parodi ve ironi değil şaşırtarak dikkat çekmek ve üretenler açısından "ben buradayım" demek var...
Yeni de sayılamaz, Amerika'da Mad mizah dergisi onlarca yıl, şöhretli isimleri kullanarak, onları komik göstererek, mutlaka cinselliği işin içine katarak popülerleri hicvederdi. Mad, Tijuana Bibles'ten esinlenmişti. Ünlü Amerikan çizgi romanlarının pornografik parodileri el altından satılırdı, çok bilinirdi. Şöhretler ve cinsellik ayrı ayrı ilgi çekiyordu. Biz de aynısını Gırgır'da yaptık... Özellikle Tekin Aral ve Orhan Alev, uzun yıllar, popüler olanı (televizyon, futbol ve gazino dünyasının ünlülerini) karikatürize ettiler. En çok belirginleştirdikleri şey şöhretlerin cinsellikleriydi. Onları çıplak, salak ya da beklenmedik biçimde komik görmek insanların hoşuna gidiyordu.
Cuma, Eylül 22, 2023
Palavraya bakar mısınız?
Çizgi romanla ilgili olduğu için yukarıdaki ayrıntıyı bilerek seçtim. 10 yaşındaki çocuğa, ta o yıllardan bir siyasi bilinç atfetmiş yazar... Bu arada Deniz Gezmiş, çizgi roman okumuş mu, okumuşsa da sahiden ve özellikle Teksas'ı çok mu sevmiş-çok mu okumuş bilinmiyor-bilmiyoruz.
Bu palavralara neden gerek duyuluyor, niye abartıyorlar anlamıyor değilim...
Yakıştırılıyor, "münasip" görülüyor galiba... Sorun şu ki, yakıştıran kişi, biyografiyi değil kendi kahramanını yazıyor bir noktadan sonra...Aşağıdaki örnek de çocuklar için yazılmış popüler bir Atatürk kitabından... Komik duruma düşeceklerini hiç hesap edemediklerine göre bu, kendilerini anlattıkları kişiden daha fazla önemsiyorlar demektir.Perşembe, Eylül 21, 2023
Kendin oyna, oynat ve seyret
Laf uzamasın, haberdeki fotoğrafı görünce ister istemez güldüm... Fotoğrafta tanıdığım biri vardı. Seks kasetleri satan bir dükkanı polis basmış, malzemeyi toplamış, sahibi karakola çekilmiş filan, anlaşıldığı kadarıyla gazetelere haber vermişler. Ekip'in acar polis muhabiri gıdıklayan, fitleyen, teşhir eden, ahlakçılık kesen lambur lumbur bir şeyler yazmış haberde... Kasetlerin el konduğu dükkan, rahmetli Metin'in (Demirhan) dükkan... Gazeteci, Metin'i tanımıyor, yasadışı bir iş yapan esnaf olarak onun ağzından bir şeyler yazmış...
Çarşamba, Eylül 20, 2023
Tamircinin Hayali
Salı, Eylül 19, 2023
Mahrem
Pazartesi, Eylül 18, 2023
Bir tatlı huzur
Pazar, Eylül 17, 2023
Eskişehir taşı
Cumartesi, Eylül 16, 2023
Kısa saçlı tekinsizler
Kapak, ifşa eden bir üslupla istiflenmiş, "Avrupa'yı kasıp kavuran ve kapımıza dayanan tehlike Seks ve Esrar" denmiş, insan sırtararak vayvay demeden duramıyor. Seksin neresi tehlikeymiş veya yahu bu ülkede Afyon diye bir şehir var, içtiğimiz bütün ağrı kesicilerin içinde o afyondan var... filan demeyeceğim. O itirazları gençlere bırakacağım. Enikonu seksi pazarlayan, gıdıklayan, kaşıyan, kanırtan bir yayıncı olan Simavi ne diye ahlakçılığa soyunmuş da demeyeceğim. Kimlerin ağzında ahlak ezberi var hepimiz biliyoruz. Üstelik, Şahit elli yıl önce çıkmış, bu eleştirileri o tarihlerde de yapan çıkardı.
Ben kullanılan fotoğrafa takıldım, pantolonlu, kısa saçlı, sigara içen bir kadın resmi seçmişler, asıl tehlikenin meydan okuyan kadınlarda olduğunu düşünmüşler, lezbiyenler filan o fasıldan gitmişler.
İnsanlar düşman yaratmadan yaşayamıyorlar, kanunlar çerçevesinde hep birlikte yaşayabilecekken filan demenin bir anlamı yok, herkes birbirini kendine benzetmeye çalışıyor, babalar oğullarını, anneler kızlarını, devletler vatandaşlarını bir kalıba sokmak istiyorlar ve hep beraber yuvarlanıp gidiyoruz.
Aralıklarla Eski Türkiye-Yeni Türkiye karşılaştırması yapılıyor ya, tabii ki çok farklılık var, seküler milliyetçiliğin yerini dindar bir milliyetçilik aldı mesela...gel gör ki sevilmeyenler cephesinde değişen bir şey yok. Çoğunluk algısı ve üretimi, haliyle heyecan, hararet ve öfkesi devamlılık gösteriyor.
Cuma, Eylül 15, 2023
Perşembe, Eylül 14, 2023
İzmir İktisat ve Abdülcanbaz
Daha önce dikkatimi çekmemişti, afişte, Abdülcanbaz'ın gözyaşına İzmir İktisat Kongresi yazılmış....Niye yazılmış merak ettim. Abdülcanbaz, memleketteki Ulusalcı siyasi akımın sembollerinden biri... İzmir İktisat Kongresi ise, sonuçları itibarıyla bizzat Atatürk döneminde uygulanmayan "liberal" kararlarla bilinir... Yani, Ulusalcıların hazzetmediği, onay vermediği bir oluşumdur...İnönü-Bayar rekabetinin mihenk taşlarından sayılır filan...
Yani, Abdülcanbaz, İzmir İktisat Kongresinin varolmasına mı üzülüyor, uygulanmamasına mı onu merak ettim... Serüvenlerinde buna atıf yoktur, hele oyunun sahnelendiği yıllarda, demokrasinin sağcıların kontrol ettiği bir kandırmaca olduğuna inanması dışında Abdülcanbaz'ın derinlikli bir siyasi tavrı var da diyemeyiz. Sonradan belirginleşen bir siyasi tavrı ve seyri var.
Hasılı kelam, tahkiyenin dualizmi içinde İktisat Kongresini nasıl anlamlandırdığını merak ettim, keşke oyunu seyredebilseydim.
Çarşamba, Eylül 13, 2023
Son Okuduklarım 78
Salı, Eylül 12, 2023
Rejimin milleti Gırgır'ın halkı
12 Eylül'ü pek hatırlayan yok, oysa o dönem hiç geçmeyecek gibiydi...Bazen, dönemler bitmeyecek, hükmedenler gitmeyecekler sanıyoruz, halbuki geçiyor, gidiyor, bitiyor, failleri unutuluyorlar... Yanlış anlaşılmasın, iki milyona yakın insanın rejim tarafından mağdur ve ziyan edildiğini biliyoruz, korkunç bir rakam bu, geçiyor geçmesine de delip geçiyor tabii...
Gırgır, "gelen ağam giden paşam" diyen bir kalantoru karikatürize etmiş, zengin göbekli kötü adam çizmek kolaylarına gelmiş... Kalantorlar ve zübükler miydi, her devrin adamı? Bir onlar mıydı pragmatik ve güce tapar olan?
Hatırlayalım, rejimin ve ihtilalcilerin "yüce Türk milleti" ile muhalif Gırgır'ın romantize ettiği "halkı", mazlum ve yoksul memuru-vatandaşı, 12 Eylül rejimini yüzde 91'le destekledi...
Pazartesi, Eylül 11, 2023
Politik Olmayan Sanat Yoktur
O yıllar için, bizdeki sanat algısı için yeni ve öncü bir şiar elbette. Meramlarını, tiyatrocu olarak gayret ve meselelerini güzel anlatıyor. İçerde de kullanılmış...
Bana ironik geldiği için paylaşmak istedim, trajik de diyebilirdim veya enikonu hakikat... İçerde bu sloganın kullanıldığı sayfanın hemen arkasında bir reklam var, arka arkaya gelmişler, broşürün ilk reklamı, oyunun maddi destekçilerinden biri..."Moda Vakko'dur"
Pazar, Eylül 10, 2023
Sevdiğim kitap isimleri
Acaba o günlerde nasıl algılanıyordu, sonuçta biliyoruz ki, popüler kültür tüketilerek tabana doğru yayılan bir süreci de içerir, üst sınıflarca paylaşılan estetik bir ifade, bir süre sonra, bilemiyorum, belki bir yarım asır sonra, alt sınıflarda kullanılır hale gelebiliyor. Örneğin saz çalmak, bir şehzade eğlencesiyken avamileşerek bir halk sanatı sembolüne dönüşüyor filan...
Hüseyin Rahmi, romantik bir yazar sayılamaz, gerek mizahi sivriliği, gerek kadın beğenmezliği devrinin aktüel duygusallığından ayrıştırır onu. Aceba, sarakaya mı almış aşk edebiyatını, o sebeple mi seçmiş bu ismi...
Romanı okumadım, okuyacağım, ayrıca yazarım, kapaktaki çifti karşı pencereden dürbünüyle izleyen beyfendinin hatırı da var elbette, merakımı cezbetti!
Cumartesi, Eylül 09, 2023
Rr
İlk kez o yıl İstanbul'a gelip gitmeye başlamıştım, eski çizerler ve koleksiyoncularla söyleşiler yapıyordum. Aklımda bir kitap yazmak var, fanzin çıkarıyorum şu bu... Hafif romantik, bolca deliduman dolanıyorum. Rr diye bir dergi hazırlığını duymuştum, Fransa'daki benzerleri gibi diyorlardı. hoşuma gidiyordu bu tarif, aklımda ayıla bayıla okuduğum Heavy Metal gibi bir dergi var, merak ediyorum, kimse de tam ne olduğunu bilmiyor, sorup soruşturuyorum bilen yok.
İstanbul'a gelip gittiğimde buluştuğum amatör çizerlerden biri biliyormuş da yanımdaki bir başka amatör çizer duymasın-gitmesin diye meğerse söylemiyormuş. Neyse, sonunda bir şekilde buldum, biz bürodayken,- adreslerini bilmiyorum diyen çizer de oraya gelmişti sonradan, piştilenmiş, çocuk bizi görünce alı al moru mor olmuştu, komikti. Çizer kavgalarına aşina değildim o yıllarda.
İddialı bir dergiydi Rr, o ölçüde başarılı olamadı, iki üç ay içinde kapandı. Değer verdiğim, önemsediğim bir girişimdi, çizgi romana başka bir estetikle bakmak istemişlerdi. Karşılığını alamadılar, diğer çizgi dergilerinde alaya almak ölçüsünde eleştirilmişlerdi. Üstüne üstlük üreticileri birbirlerine kırgın ayrıldılar. Ankara'da her hafta sonu çizerler, koleksiyoncular toplanırdık. Uzunca bir süre Rr'nin neden başarısız olduğunu konuşmuştuk.
Önemsemek dedim, taşradan geliyorsunuz, zaman ayırmışlardı, üretimlerini uzun uzun incelememe izin vermişler, beni dikkatle dinlemişlerdi. Sonrasında çizgi romanla ilgili yazı yazdırdılar. Özellikle Sarkis Paçacı ve Ergün Gündüz ile sohbetimiz, bir ilişkimiz olmuştu. Gündüz, daha sonra Joker diye bir dergi daha denemişti, o tanışıklıktan dolayı bana bir yazı yazdırmıştı, benzer bir biçimde Paçacı için Car-Men dergisine yazmıştım. İlkinden değil ama ikincisinden telif alabilmiştim. Hatta, çizgi romanla ilgili ilk telifimi ödeyen Sarkis Paçacı'ydı diyebilirim.
Neden kapısının fotoğrafını çekmişim diye düşündüm dün akşam. O kapıyı zorluyordum, bir engeldi benim için, dahil olmak, içeri girmek istiyordum. Başka türlü bir çizgi roman arzum vardı, tırmalıyordum o İstanbul kapısını. Galiba öyle.
Cuma, Eylül 08, 2023
Bukağılar
Perşembe, Eylül 07, 2023
Ramiz'den Karagöz'e Salvo
Hacıağalar, güzel kadınlarla kontrast olacak ölçüde çirkin ve kaba saba çiziliyorlar. Hem komikler hem de yanlarındaki kadınlar nedeniyle erotik bir iştah açıcı işlevi de görüyorlar. Mutlaka birarada çizilmelerinin nedeni de bu. Seyirlik bir malzeme olarak ilginç oldukları düşünülüyor. Laf uzamasın albüm, onları eleştiren karikatürlerden oluşturulmuş.
Benim bu karikatür özelinde ilgimi çeken Hacıağanın elinde tuttuğu mizah gazetesi oldu... Ramiz, bile isteye eleştirisine bir başka katman eklemiş, rakip dergiyi, siyaseten hasım olduğu Karagöz'ün okuyucusu yapmış Hacıağa'yı...
Görünen o ki, Hacıağa'ları, iktidar partisinden nemalanan sonradan görme zenginler sayıyor, onları CHP ile özdeşleştiriyordu.
Çarşamba, Eylül 06, 2023
Salı, Eylül 05, 2023
Konuşkan Bir Zweig
Pazar, Eylül 03, 2023
Seyrüsefer Defteri 152
Cumartesi, Eylül 02, 2023
Geçen zaman
Cuma, Eylül 01, 2023
Olmayan Kadın
Mizah dergileri, seksenli yıllara kadar "ekseriyetle" bu eğilimin dışında kalmamış, aktüelle ilgisi olmayan "fantezi" kapaklarla çıkmıştır diyelim... Bizim dergilerimiz, özellikle Akbaba ve türevleri salıncakta sallanan, ata binen, güneşlenen, makyaj yapan iç çamaşırlı, mayolu, dekolteli kadınlarla doluydu...
Yukarıdaki Şaka kapağı, 1944 yılından, Necmi Rıza (Ayça) çizmiş, aslına bakarsanız, bir başkası da çizebilirdi. Maksat, güzel bir kadını "göstermek" olduğu için kimin çizdiğinin veya esprinin ne olduğunun fazlaca bir önemi yok...Yeter ki kadın seksapel olsun...
Mizansende imkansız bir istif yapılmış, mini etekli, jartiyerli, kırmızı ayakkabılı bir kadın üstelik bir merdivende oturmuş üzüm yemekte... sevgilisi, hemen aşağıda, özellikle bacaklarının dibinde sırtararak yukarıya bakıyor...Fantezi denirmiş bu kapaklara... yoksa mümkün mü, savaş yılları, yokluk çekiliyor, karaborsa şu bu...naylon çorap bulunmuyor falan filan...
Lafı uzatmayayım, anlatmak istediğim "olmayan" bir kadını resmetmeleri... Sosyal hayatın içinde yanlarında, yamaçlarında, yakınlarında, hatta ulaşabilecekleri en uzak yerde bile "yok" o kadın... ama tadını çıkararak çiziyorlar... hadi diyelim hayal satıyorlar, olsa negzel olur diyorlar...
Reel hayatta kadın işe güce siyasete girince, erkeklere rakip olacak gibi olunca iş değişiyor ama... başlıyorlar alaya, makaraya... Sevmedikleri siyasetçileri kadınsılaştırıyorlar... Kadınlığı, aşağılayıcı bir kategori olarak serapa kullanıyorlar.
Yani hem yok, hem de olmasın... olsun ama erkeğe hizmet ederek olsun... olmasın evde otursun... anne olsun şehvetli olsun...say say bitmez, kafalar karışık...