İlk kez o yıl İstanbul'a gelip gitmeye başlamıştım, eski çizerler ve koleksiyoncularla söyleşiler yapıyordum. Aklımda bir kitap yazmak var, fanzin çıkarıyorum şu bu... Hafif romantik, bolca deliduman dolanıyorum. Rr diye bir dergi hazırlığını duymuştum, Fransa'daki benzerleri gibi diyorlardı. hoşuma gidiyordu bu tarif, aklımda ayıla bayıla okuduğum Heavy Metal gibi bir dergi var, merak ediyorum, kimse de tam ne olduğunu bilmiyor, sorup soruşturuyorum bilen yok.
İstanbul'a gelip gittiğimde buluştuğum amatör çizerlerden biri biliyormuş da yanımdaki bir başka amatör çizer duymasın-gitmesin diye meğerse söylemiyormuş. Neyse, sonunda bir şekilde buldum, biz bürodayken,- adreslerini bilmiyorum diyen çizer de oraya gelmişti sonradan, piştilenmiş, çocuk bizi görünce alı al moru mor olmuştu, komikti. Çizer kavgalarına aşina değildim o yıllarda.
İddialı bir dergiydi Rr, o ölçüde başarılı olamadı, iki üç ay içinde kapandı. Değer verdiğim, önemsediğim bir girişimdi, çizgi romana başka bir estetikle bakmak istemişlerdi. Karşılığını alamadılar, diğer çizgi dergilerinde alaya almak ölçüsünde eleştirilmişlerdi. Üstüne üstlük üreticileri birbirlerine kırgın ayrıldılar. Ankara'da her hafta sonu çizerler, koleksiyoncular toplanırdık. Uzunca bir süre Rr'nin neden başarısız olduğunu konuşmuştuk.
Önemsemek dedim, taşradan geliyorsunuz, zaman ayırmışlardı, üretimlerini uzun uzun incelememe izin vermişler, beni dikkatle dinlemişlerdi. Sonrasında çizgi romanla ilgili yazı yazdırdılar. Özellikle Sarkis Paçacı ve Ergün Gündüz ile sohbetimiz, bir ilişkimiz olmuştu. Gündüz, daha sonra Joker diye bir dergi daha denemişti, o tanışıklıktan dolayı bana bir yazı yazdırmıştı, benzer bir biçimde Paçacı için Car-Men dergisine yazmıştım. İlkinden değil ama ikincisinden telif alabilmiştim. Hatta, çizgi romanla ilgili ilk telifimi ödeyen Sarkis Paçacı'ydı diyebilirim.
Neden kapısının fotoğrafını çekmişim diye düşündüm dün akşam. O kapıyı zorluyordum, bir engeldi benim için, dahil olmak, içeri girmek istiyordum. Başka türlü bir çizgi roman arzum vardı, tırmalıyordum o İstanbul kapısını. Galiba öyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder