Yüz yıl önce, köy kalkınırsa Türkiye'nin kalkınacağına inanılırdı. Mizah dergilerinde tarım politikalarına modernleşme bahsinde sıkça değinilirdi. Pek dökümü yapılmaz ama Avrupa'ya gönderilen ilk öğrecilerimiz-dolayısıyla ilk "Fransızca" öğrenen Genç Türkler, Ziraat eğitimi almak için giderler gurbete. Ziraatçi olacaklardır... [biliyorsunuz sonraki tatrihlerde mühendis olmaya giderler, 1980'den sonra İktisat-İşletme...27 Mayıs'tan sonra da Anayasa okumak isteyen öğrencilerimiz meşhurdu...]
"Köylü milletin Efendisidir" sözü, hem siyasette hem de mizah dergilerinde aralıklarla hatırlanır ve tartışılır bu sebeple...Türkiye'nin büyümesi, köye giderek, köy'den başlayarak sağlanabileceğine ilişkin güçlü bir inanç vardır. Yukarıdaki karikatür, 1934 yılından, Avrupa dönüşü, Ankara'ya giden genç adam, trende Köylü'yle konuşuyor: "Köylerde çalışmak için Ankara'ya iş istemeğe gidiyorum" diyor. Hangi köyler diye soruyor Köylü, espri de orada zaten: Kadıköy, Erenköy, Çengelköy diyormuş meğerse genç adam...Bildiğin İstanbullu...Ankara vurgusu bilerek eklenmiş bu yüzden...
İkinci kapak, 1966 yılından, aslında aynı espri yineleniyor. Bir farkla, "köy" dendiğinde Doğu gelmeye başlamış insanların aklına. Biri soruyor, dünyadan bihaber: "Doğu köyleri neresidir?" Diğeri cevaplıyor "Kadıköy, Erenköy, Çengelköy...."
Tabii, bu esprileri bulan Yusuf Ziya Ortaç'ın, İstanbul dışına çıkmadığını, Büyükada ile Cağaloğlu arasında yaşadığını, 1950 Seçimlerinde Ordu Milletvekili seçilmek için, bölgesine, seçmenlerinin yaşadığı yere gitmek zorunda kaldığında nasıl kahırlandığını, İnönü ve CHP'ye nasıl kızdığını da hatırlatayım. 1950 öncesinde Milletvekilleri, vekili oldukları şehre hiç gitmeden seçilebiliyorlardı.
Bu güzel bir kapak, Münif Fehim çizmiş, tarzının dışında bir çalışma. Köy Enstitülerinin açılışıyla ilgili, propaganda nitelikli bir kapak. Köylüler "gözümüz aydın" diyorlar. Hasan Ali Yücel, elinde meşale taşıyor, 1940 yılından. Galiba, arkada görülen Ankara Kalesi.
Siyasetin değişimiyle ilgili bir kapak. Akbaba, DP'yi destekliyor. Menderes rakamlarla tarlaya tohum ekiyor. İnönü, laflar, nidalar atıyor vs...Kapak şu bakımdan ilginç, propaganda işine genellikle "ekme" ya da "şırınga" teorileriyle yaklaşmışızdır hep..Bunu iyi anlatıyor...
Son iki karikatür 1957 Seçimleriyle ilgili. Köylü, önünde eğilen siyasetçilere "Köylü Milletin Efendisidir" sözünü hatırlatıyor: "Üleeen...Atatürk'ün dediği otuz yl sonra çıktı be!"... "Üleeen" vurgusu komikleştirmek için kullanılmış, köylüler bunu demeden lafa girmiyor diye düşünülüyor olmalı ki...konuşmalar ekseriyetle böyle başlatılıyor. Benim ilgimi çeken, bir aksesuar var, o da köylünün sağ eliyle tuttuğu cüzdan. Yeşilçam'da da gördüğümüz bir ayrıntı bu aslında. Tütün ve para cüzdanı-kesesi diyelim buna... Köylü klişesi-karikatürü onsuz çizilmiyor.