Çarşamba, Mart 31, 2021
Nazlı Hanım
Salı, Mart 30, 2021
Tuhaf Kitaplar (5)
Pazartesi, Mart 29, 2021
Son Okuduklarım 47
Perşembe, Mart 25, 2021
Kalem elin dilidir
Yahya Kemal
Çarşamba, Mart 24, 2021
Zaman, ölüm kalım, hır gür...
Oğlum doğana kadar ölümü pek akla getirmezdim, herkese oluyormuş, bir noktada ben ölürsem, ailem nasıl yaşayacak diye düşünüyorsunuz. Bir de yaşınız ilerliyor, hiç olmayacak bir şey değil artık diyeceğiniz bir döneme giriyorsunuz. Boşa geçmesin farkındalığı bu. Yaptığınız işle de övünmeyeceksiniz, geride kalmış bir şey çünkü. O da bununla ilgili. İşinize gücünüze bakacaksınız. Ne dersek diyelim üretimler kalacak geriye. Uzak duracaksınız. Hayaller olabilir, olmayabilir, oldurmaya çalışırsınız, hayalleri çok paylaşamıyorum. Olmazsa diye sakınıyorum, eskiden beri böyledir bende. Bir parça romantize ediyor olabilirim, aslolan çalışmak ve üretmek. Çalışırsanız olur, inanırım buna.
Sanatçılar genellikle haksızlığa uğradıklarını, kendilerine değer verilmediğini düşünerek üzülür, sinirlenirler ben bunu da enerji kaybı sayıyorum. İşinizi yapacaksınız, takdir ve tekdir başkalarının işi, yola devam edeceksiniz, hani futbolcular diyor ya “önümüzdeki maçlara bakacağız” diye… Türkiye’de herkes Orhan Pamuk’u eleştirir, onun kadar çalışan kaç yazar var. Sahi söylüyorum, kaç kişi var? Büyük laflar etmeye odaklanmış bir toplumuz, hepimiz bundan etkileniyoruz ama bir de işin çalışma faslı var. Ter döküyorsun, odaklanıyorsun, dünyadan kopuyorsun. Ha o iş kolay olmuyor.
Salı, Mart 23, 2021
Pazar, Mart 21, 2021
Kederi Çağırdık, Geldi Oturdu Yanımıza
Cumartesi, Mart 20, 2021
Buyuruculuk
Fakir
Cuma, Mart 19, 2021
Levent Çamaşırları
Şuraya bir x koyalım
Fıkra gibi gerçekten, partiler kapatılıyor da ne değişiyor, sahiden soruyorum, kapata kapata bugüne değin kapatanlar lehine hangi başarıya ulaşıldı, neye ilaç oldu, ne çözüldü veya bu yolla ne çözülebilir...
Pazartesi, Mart 15, 2021
Jules Verne ve Milliyet Çocuk
Afrika Serüveni (Sayı:50-1978)
Aya Yolculuk (Sayı:19-1978)
Balonda Beş Hafta (Sayı:6-1979)
Bozkırda Yolculuk (Sayı:42-1979)
Buharlı Ev (Sayı:13-1980)
Buzlar Canavarı (Sayı:28-1979)
Çılgın Madenci (Sayı:14-1980)
Denizaltında 20.000 Fersah (Sayı:26-1978)
Dönüşü Olmayan Nehir (Sayı:24-1980)
Dünyanın Merkezine Yolculuk (Sayı:22-1977)
Dünyanın Ucundaki Fener (Sayı:11-1979)
Esrarlı Ada (Sayı:43-1977)
Gökler Fatihi (Sayı:35-1979)
Gökler Hakimi (Sayı:3-1980)
Güney Yıldızı (Sayı:40-1978)
Halifax Korsanları (Sayı:8-1980)
İki Yıl Okul Tatili (Sayı:1-1980)
Kaptan Grant’ın Çocukları (Sayı: 7-1978)
Kaptan Hatteras’ın Serüvenleri (Sayı:26-1979)
Kartal Yuvası (Sayı:2-1980)
Kıyamet Günü (Sayı:47-1980)
Kutup Harekatı (Sayı:15-1980)
Kuzey Güney Savaşı (Sayı:1-1979)
Küçük İrlandalı (Sayı:50-1979)
Michel Strogoff (Sayı:37-1977)
Onbeş Yaşında Bir Kaptan (Sayı:15-1979)
Ormandaki Köy (Sayı:50-1980)
Özgürlük Kahramanı (Sayı:31-1980)
Piyango Bileti (Sayı:24-1979)
Robensonlar Okulu (Sayı:40-1979)
Seksen Günde Dünya Gezisi (Sayı:27-1977)
Sezar Kaskabel’in Serüvenleri (Sayı:30-1979)
Yanardağ (Sayı:21-1979)
Yaşama Tutkusu (Sayı:35-1980)
Yeşil Işık (Sayı:16-1980)
Pazar, Mart 14, 2021
Doğum günü vesilesiyle
Cumartesi, Mart 13, 2021
Zürriyet
Görsel, Hilmi Ziya Ülken'in 1971 tarihli kitabın kapağından bir kesit. Kapakta dört erkek fotoğrafı kullanılması sebebiyle ilgimi çekti. Bir fıkra gibi durmuyor değil, bir Türk, bir Amerikalı, bir İngiliz ve Fransız orta yaşlı erkek portreleri kullanılmış. Tipik oldukları için seçildiğini farz ediyorum, Türk sahiden de ortalama bir Türk örneği mi? veya Fransız?
Diğer yandan kapakta hiç kadın düşünülmemiş, e niye peki, soyaçekme-soy veya zürriyet faslı açılınca söze erkeklerle başlanıyor da ondan... Önce Adem... sonra kaburga kemiğinden Havva olduğuna göre... zürriyet denilince erkekleri temel almak gerekiyor diye düşünülüyor. Falan filan işte.
Aybike ve yarım bir serüven
Meraklısı için Bkz link
Bu defa Aybike'nin yeni bir serüvenine daha ulaştım, meğer Uğurcan Yüce hikayesini bırakmamış, çizmeye devam etmiş, anladığım kadarıyla ilk serüven yayımlanırken ikincisini çiziyormuş... Kişisel tahminim, tamamlanmamış bir çalışma olmuş... Kaligrafisi yapılmadığı için hikaye hakkında bir yorum yapamıyorum ama çizgi niteliğinde bir düşme yok... Daha fantastik bir havaya bürünmüş, Aybike'deki Red Sonja havası bu serüvendeki başka "kadın savaşçılarla" pekişmiş denebilir.
Aybike'nin orijinal sayfalarıyla ilgili ilk yazdıklarımdan sonra neler oldu, meraklısı için anlatayım, çünkü bu çizgiler, gazetelerde kalmasın, unutulmasın, hoş bir albüme dönüşsün istiyordum. Üç yayıncı arkadaşımız, yayın için benimle irtibata geçtiler, konuştuk...
Öncelikle, çalışmanın orijinalinin elimde olması, yayım hakkını bana vermiyor, Yüce'nin mirasçılarından izin almak gerekiyor. İkincisi, böyle bir albüme niyetlenmişken, böyle bir albümün yetmişli yılların çizgi romancılarını anlatan, derleyip toparlayan bir tarafı olsun da istiyorum. Uğurcan Yüce'nin şahsında o yılların üreticilerini hatırla(t)mak... gibi bir niyeti olmalı diye düşünüyorum.
Aileye ulaşacağıma, yayıncıya anahtar teslimi bir albüm teslim edeceğime söz veriyorum. Yardımlara ve önerilere açığım elbette.
Senaryo işlerim nedeniyle yoğun bir hayatım var, nasip kısmet diyelim, ilk boşlukta-fırsatta...
Cuma, Mart 12, 2021
Django
Perşembe, Mart 11, 2021
Konserve Kız
Ara Abi
Çarşamba, Mart 10, 2021
Kadınsız Şehrin Kadınları
Yahudilerin cimriliğine ilişkin önyargıyı kullanmakla birlikte Yahudi karakterini tek bir boyuta indirmiyor, bu uzun diyalog bir azınlığın yaşarken neleri hesap etmesi gerektiğini de gösteriyor. Nahid Sırrı karakterleri o denli hesapçılık içindekiler ki, hemen her diyalogta, iç düşüncede bir muhakeme okuyoruz. Asıl kahramanlar hep kadınlar olduğu, erkekler ekseriyetle bir flaneur gibi gelip geçtiği için hesap ederken en çok onlara rastlıyoruz. Kadınlar, hele yaşlandıkça daha çok kaybetme korkusu çekiyorlar, erkeklere güvenmiyor, genç kadınları sevmiyorlar. Bazen De Laclos'u ya da Sade'ı andıran kumpaslar kurabiliyorlar. Nahid Sırrı, kadınlara bakarken Hüseyin Rahmi kadar mutlak bir husumet göstermiyor. Yahudi'nin tren biletindeki gibi her hareketlerinin sonucunu irdeletiyor, arada kaldıklarına işaret ediyor. Varsa güzellikleri yoksa pragmatizmleri en önemli sığınakları. Gece Olmadan, Nahid Sırrı'nın başarılı anlatılarından değil ama yazarın tüm klişelerini içeriyor. Doksan yıl önceki Ankara'yı anlatması ayrıca ilginç.
Salı, Mart 09, 2021
Hayale aldanmak
Fondaki "manzaradan" etkilenmiş olabilirim, bana Türkiye gibi de gelmiyor, Ortadoğu olduğu aşikar... diye başlıyorum vırvıra, düşünmeye... Niye olmasın ki...ne kadar biliyorsun filan kendimle konuşuyorum.
Karı koca arasındaki mesafe, çocukların duruşu, kadının ayakkabıları, uzun boyu, sürmeli gözleri, adamın ürkek bakışı, gevşek yaka düğmesi... hepsi benimle konuşuyorlar, ve konuşa konuşa çıkıyorlar karanlık odadan... daha çok çocukların cıvıltısı tabii, gözleri kamaşmış... Karı koca arasındaki tek tük bir iki söz... Oysa kadın çok konuşkan, evi o çekip çeviriyor...
Niye bilmiyorum, adam fotoğrafçıya para verirken çay içiyor, ayak üstü, şekersiz... karısı çocuklarla kumaşçıya gitmek için önden seğirtiyor... Sokakta ya da dükkanda Kazancı Bedih çalıyor...Tükendi nakti ömrüm mü diyor hasreti dildar ile mi... havaya karışır gibi, duyulmuyor sanki... ama çalmasa eksik kalacaklar, adam mendiliyle boynunu siliyor, çok beğendiği kravatını sıkılayıp dükkandan çıkıyor. Karısını meydandaki kahvede bekleyecek...yürüyor, yanımdan geçiyor...
Ben o sokaktayım.
Pazartesi, Mart 08, 2021
8M
Pazar, Mart 07, 2021
Sezai ve Ratip Tahir Burak
Soru, 7 Gün Neşriyatın çıkardığı Türk Çocuğuna Hikayeler serisindeki kapaklarla ilgiliydi...
Cumartesi, Mart 06, 2021
Yalpalamak
Cuma, Mart 05, 2021
Kimden yanasın arkaşım sen
Çarşamba, Mart 03, 2021
Füruzan
Salı, Mart 02, 2021
Dayak yiyen Yuki
Bu aralar Yuki'ye sardırdım, Yuki, Orhan Boran'ın radyo programında denediği bir komedi karakteri... Sonradan dönemi için popüler bir çocuk kahramanına ve markaya dönüşüyor, çizgi roman oluyor, dergisi, pakları çıkıyor.