(...) Bugünden bakıldığında Nuh’un Gemisi’nin önemli bir özelliği Türk(iye) solunun o döneme özgü iç anlaşmazlıklarından birini sayfalarına yansıtmasıdır. TKP ile Esat Adil Müstecaplıoğlu'nun başkanlığını yaptığı Türkiye Sosyalist Partisi (TSP) [ve onun yayın organı olan Gerçek] arasındaki polemikler gazetede geniş yer alacaktır. Esat Adil, 1946 Komünist Tevkifatından sonra partisini TKP'ye muhalif bir biçimde konumlandırmış, bu da sol içerisinde tartışmalar yaratmıştır. Onun Gerçek gazetesinde yayımlanan görüşleri Nuh’un Gemisi’nde karşılık bularak, şiddetli bir polemiğe dönüşecektir.
Esat Adil, kendisini eleştiren ve TKP (Şefik Hüsnü) savunması yapan Rasih Nuri İleri’nin deyişiyle, “Marksizmin Leninist halkasını terk etme politikası” sergileyecektir. 1946-50 yılları arasında Marksist sol içersinde neler yaşandığı, çok bilinmemekle birlikte, dönem sonunda, Esat Adil’in mevcut TKP kadrolarını eleştirdiği görülecektir. Gerçek’in ilk sayısı böylesi eleştirileri içeren çeşitli yazılardan oluşmaktadır. Esat Adil, TSP’nin cumhuriyet devrinin ilk sosyalist hareketini temsil ettiğini iddia etmektedir. Partinin beraatla sonuçlanan mahkûmiyetinin nedenini ise dolaylı olarak TKP kadrolarına bağlamaktadır: “Yurt ve dünya realitelerinin dışında kalmış bir kaç sergüzeştin baltalayıcı hareketlerinden faydalanan sıkıyönetim ve Recep Peker hükümeti, Türkiye Sosyalist Partisini de kapatmış ve mensuplarını mahkemeye vermişti” (Gerçek, 14.2.1950). Esat adil imzalı bir başyazıda partinin ve gazetenin kimliğini tanımlayan bölümler vardır:
“Biz sadece sosyalistiz. Bunda aşırı her iddiayı bir gevezelik, bir zevzeklik, realite dışı bir ütopya sayıyoruz. Hatta biz sosyalist değil, sosyalist cemiyetin çok uzağında yaşayan bir cemiyet tipi içinde burjuva demokratik inkılâpçılarının fikir ve aksiyon yardımcıları ve sosyalizm idealistleriyiz. Türkiye’deki komünizm heveskârları ile pan-turanizm ütopistleri arasında zerre kadar fark yoktur. Yüzde sekseninin okuma yazma bilmediği, yüzde seksen birinin orta çağ istihsal sistemine bağlı köylü kitlesinin yaşadığı bir memlekette kızıl elma sevdası çekenlerle, henüz burjuva demokrasisinin alfabesini öğrenmekle meşgul bir memlekette sosyalizmin en son merhalesine sıçrayıvermek gibi korkunç bir isteri geçirenler ya marazi bir ruh ve akıl hastasıdır yahut sadece şarlatanlardır” (Gerçek, 15.2.1950).
1946 yılında TKP’yle birlikte hareket eden, partisi TSP ile TKP’nin legal partisi konumunda olan TSEKP’nin birleşmesi için çabalayan Esat Adil’deki tavır değişikliğinin gerekçeleri hakkında, bugün ancak spekülasyon yapılabilir. Rasih Nuri İleri, konuyla ilgili önemli yazısında Esat Adil’in partisini yaşatmak adına TKP’yi eleştirdiğini düşünmektedir: “Dr. Şefik Hüsnü’nün hareketini kötülemek pahasına iş görebileceğini sanmış, yaranamamış, bir süre sonra verdiği tavizlere rağmen tutuklanmış, partisi kapatılmıştır. Birkaç yıl sonra, beraat etmesi, hesabının temel yanılgısını ve çirkinliğini değiştirmez”. İleri, Esat Adil’in 1950 yılında Gerçek adlı (önce haftalık, sonra günlük) parti yayınında çıkan yazılarından örnekler vererek, “Sanırım ki, bazılarının eleştirdiği Dr. Şefik Hüsnü’nün 1946’da TSP’den hemen sonra TSEKP’yi geleneksel kadrosuyla kurmasının ne gibi bir sapma tehlikesini önlediği artık açıkça anlaşılmaktadır” diyecektir. Hayk Açıkgöz, Anadolulu Bir Ermeni Komunistin Hayatından Anılar başlığını taşıyan kitabında, Rasih Nuri kadar parti savunması yapmasa da, Esat Adil’in 1947 TKP Davasındaki müdafaasının yanlışlığını anlatır: “Aklınca partisini tekrar legal olarak açabilmek için; kendisinin komünist olmadığını, eğer komünist partilerin memleketimizde zayıflatılması isteniyorsa, kendisi gibi komünist olmayan ılımlı sosyalistlerin kuracakları sosyalist partilere müsaade edilmesi gerektiği tezini ileri sürdü. Güya yaptığı bir taktikti. Bana göre de bir taktikti, ama yanlış, yapılmaması gereken bir taktikti. Şefik Hüsnü grubu bundan istifade etmesini bildi ‘ve nihayet kendini tutamadı, maskesini attı, içindeki zehrini döktü’ dediler”. Açıkgöz’ün yorumu, İleri’nin iddiasından farklıdır; O, Esat Adil’in partisini TKP kadrolarından ayırma çabasını en azından mahkemede başladığını iddia etmektedir. Öte yandan Mahkeme kayıtlarında iki partinin birleşmesine ilişkin Esat Adil’in el yazısıyla yazılmış bir evrak yer almaktadır.
Bu evrakta yazılanlara bakılırsa “1- Her iki Parti Başkanı tarafından bütün Türkiye gazetelerine gönderilmek üzere müşterek bir beyanname ile birleşme işi ilan olunacak 2-Vaziyeti maskelemek için Sosyal Demokrat Partisinin de birleşmeye daveti kararlaştırılabilir” yazılmaktadır. TKP kadrolarının bu önerilere nasıl bir cevap verdiği belli değildir, ancak gerek mahkeme sürecinde gerek sonraki mahkûmiyet döneminde taraflar birlikte hareket etmemişlerdir. Hapishanede farklı komünler kurulduğu, Esat Adil grubunun dışlandığı veya farklı hareket etmek durumunda kaldığı anlatılmaktadır. TSP’liler tutukluklu aldıkları 18 ay sonunda, 14 Temmuz 1948’de beraat etmişler, karar Yargıtay tarafından da tasdik edilmiştir. Esat Adil, Gerçek gazetesini yeniden yayınlarken TKP’den farklı olduklarını polemikçi bir dille anlattığı -aynı üslupla cevaplar aldığı- bir döneme girmiştir. (...)
[Yazının tamamı Toplumsal Tarih dergisinin Ekim 2006 sayısında (ss.40-49) yer almaktadır.]
Esat Adil, kendisini eleştiren ve TKP (Şefik Hüsnü) savunması yapan Rasih Nuri İleri’nin deyişiyle, “Marksizmin Leninist halkasını terk etme politikası” sergileyecektir. 1946-50 yılları arasında Marksist sol içersinde neler yaşandığı, çok bilinmemekle birlikte, dönem sonunda, Esat Adil’in mevcut TKP kadrolarını eleştirdiği görülecektir. Gerçek’in ilk sayısı böylesi eleştirileri içeren çeşitli yazılardan oluşmaktadır. Esat Adil, TSP’nin cumhuriyet devrinin ilk sosyalist hareketini temsil ettiğini iddia etmektedir. Partinin beraatla sonuçlanan mahkûmiyetinin nedenini ise dolaylı olarak TKP kadrolarına bağlamaktadır: “Yurt ve dünya realitelerinin dışında kalmış bir kaç sergüzeştin baltalayıcı hareketlerinden faydalanan sıkıyönetim ve Recep Peker hükümeti, Türkiye Sosyalist Partisini de kapatmış ve mensuplarını mahkemeye vermişti” (Gerçek, 14.2.1950). Esat adil imzalı bir başyazıda partinin ve gazetenin kimliğini tanımlayan bölümler vardır:
“Biz sadece sosyalistiz. Bunda aşırı her iddiayı bir gevezelik, bir zevzeklik, realite dışı bir ütopya sayıyoruz. Hatta biz sosyalist değil, sosyalist cemiyetin çok uzağında yaşayan bir cemiyet tipi içinde burjuva demokratik inkılâpçılarının fikir ve aksiyon yardımcıları ve sosyalizm idealistleriyiz. Türkiye’deki komünizm heveskârları ile pan-turanizm ütopistleri arasında zerre kadar fark yoktur. Yüzde sekseninin okuma yazma bilmediği, yüzde seksen birinin orta çağ istihsal sistemine bağlı köylü kitlesinin yaşadığı bir memlekette kızıl elma sevdası çekenlerle, henüz burjuva demokrasisinin alfabesini öğrenmekle meşgul bir memlekette sosyalizmin en son merhalesine sıçrayıvermek gibi korkunç bir isteri geçirenler ya marazi bir ruh ve akıl hastasıdır yahut sadece şarlatanlardır” (Gerçek, 15.2.1950).
1946 yılında TKP’yle birlikte hareket eden, partisi TSP ile TKP’nin legal partisi konumunda olan TSEKP’nin birleşmesi için çabalayan Esat Adil’deki tavır değişikliğinin gerekçeleri hakkında, bugün ancak spekülasyon yapılabilir. Rasih Nuri İleri, konuyla ilgili önemli yazısında Esat Adil’in partisini yaşatmak adına TKP’yi eleştirdiğini düşünmektedir: “Dr. Şefik Hüsnü’nün hareketini kötülemek pahasına iş görebileceğini sanmış, yaranamamış, bir süre sonra verdiği tavizlere rağmen tutuklanmış, partisi kapatılmıştır. Birkaç yıl sonra, beraat etmesi, hesabının temel yanılgısını ve çirkinliğini değiştirmez”. İleri, Esat Adil’in 1950 yılında Gerçek adlı (önce haftalık, sonra günlük) parti yayınında çıkan yazılarından örnekler vererek, “Sanırım ki, bazılarının eleştirdiği Dr. Şefik Hüsnü’nün 1946’da TSP’den hemen sonra TSEKP’yi geleneksel kadrosuyla kurmasının ne gibi bir sapma tehlikesini önlediği artık açıkça anlaşılmaktadır” diyecektir. Hayk Açıkgöz, Anadolulu Bir Ermeni Komunistin Hayatından Anılar başlığını taşıyan kitabında, Rasih Nuri kadar parti savunması yapmasa da, Esat Adil’in 1947 TKP Davasındaki müdafaasının yanlışlığını anlatır: “Aklınca partisini tekrar legal olarak açabilmek için; kendisinin komünist olmadığını, eğer komünist partilerin memleketimizde zayıflatılması isteniyorsa, kendisi gibi komünist olmayan ılımlı sosyalistlerin kuracakları sosyalist partilere müsaade edilmesi gerektiği tezini ileri sürdü. Güya yaptığı bir taktikti. Bana göre de bir taktikti, ama yanlış, yapılmaması gereken bir taktikti. Şefik Hüsnü grubu bundan istifade etmesini bildi ‘ve nihayet kendini tutamadı, maskesini attı, içindeki zehrini döktü’ dediler”. Açıkgöz’ün yorumu, İleri’nin iddiasından farklıdır; O, Esat Adil’in partisini TKP kadrolarından ayırma çabasını en azından mahkemede başladığını iddia etmektedir. Öte yandan Mahkeme kayıtlarında iki partinin birleşmesine ilişkin Esat Adil’in el yazısıyla yazılmış bir evrak yer almaktadır.
Bu evrakta yazılanlara bakılırsa “1- Her iki Parti Başkanı tarafından bütün Türkiye gazetelerine gönderilmek üzere müşterek bir beyanname ile birleşme işi ilan olunacak 2-Vaziyeti maskelemek için Sosyal Demokrat Partisinin de birleşmeye daveti kararlaştırılabilir” yazılmaktadır. TKP kadrolarının bu önerilere nasıl bir cevap verdiği belli değildir, ancak gerek mahkeme sürecinde gerek sonraki mahkûmiyet döneminde taraflar birlikte hareket etmemişlerdir. Hapishanede farklı komünler kurulduğu, Esat Adil grubunun dışlandığı veya farklı hareket etmek durumunda kaldığı anlatılmaktadır. TSP’liler tutukluklu aldıkları 18 ay sonunda, 14 Temmuz 1948’de beraat etmişler, karar Yargıtay tarafından da tasdik edilmiştir. Esat Adil, Gerçek gazetesini yeniden yayınlarken TKP’den farklı olduklarını polemikçi bir dille anlattığı -aynı üslupla cevaplar aldığı- bir döneme girmiştir. (...)
[Yazının tamamı Toplumsal Tarih dergisinin Ekim 2006 sayısında (ss.40-49) yer almaktadır.]