İnsanlar başı sıkışınca o klişeye sarılıp birbirlerini "yerli ve milli" olmamakla, köksüzlükle suçlarlar.
Hele sağcılarımızın ağzında sakızdır, bunu sürekli manşete taşırlar, mutlaka bağırarak, kahrederek haykırırlar filan...
Tez varsa, antitez de çıkıyor. Genç mizahın bir parçası olarak bu klişeyle alay ediliyor, batı'dan insani bir vurgu yapıp ironiyle "batı'nın iki yüzlülüğü" "ahlaksızlığı" filan yazılıyor. Örnek olarak yazıyorum, Solingen'deki katliamda ölenlerin isimleri bölgedeki sokaklara, caddelere verildi... Sivas'ta Madımak Otelinde ölenlerin değil de öldürenlerin isimleri verildi parklara bahçelere gibi... Örnek çok. Mutlaka doğrudan bir siyasi çekişme olması da gerekmiyor. Geçenlerde Norveç'te bir ev, yoldan geçen insanlar yesin diye ağaçlarındaki elmaları torbalara koyup bahçe duvarına asmış... Bizimkiler de resmin altına "Gel gör şu Batı'nın ahlaksızlığını" filan yazmışlar...
Bu hayatı döndüren ve büyüten şeyin insanların iyi şeyler yapabilme yeteneği olduğuna inanıyorum. Empati, fedakarlık, paylaşma hep bu yetenekten çıkıyor. İstenirse yapılabiliyor.
Hani denir ya, onun yüzü suyu hürmetine dönüyor diye...iyi şeyler olmasa, iyi şeyler yapılmasa hayat çok zor ve çekilir şey değil anlayana...
Yetenek dediğime bakmayın...Buna bir his, iştah ve arzu da denebilirdi...Kötülükle, ayrımcılıkla, egoizmle, paylaşmamakla ilgili dertleri ve öfkesi olan insanların bir şeyleri değiştirme hissiyatından söz ediyorum.
İşin batısı doğusu değil de pusulası bu galiba.
1 yorum:
İyi insanın batısı doğusu yok bence. İnsanlık vücud gibi bir bütündür. Birine birşey olursa tüm insanlığa olmuş demektir.
Yorum Gönder