Cumartesi, Haziran 21, 2025

Erotizmin Utancı: Erimez'in Kadınları

Geçenlerde Salih Erimez’in resimlediği bir hikâyeden söz etmiştim. Bir dönem hicviydi, sıradan bir adamın saraya dahil olup yükselişini ve skandallarla düşüşünü anlatıyordu. Bayram, kederle “sadakat dediler, sustum. Terfi dediler, sustum. Şimdi de unutsunlar diye susuyorum” diyordu. Klişe bir deyim vardır, güldürürken düşündürmek denir, bir başka türü, güldürürken utandırmaktır. Hikâyeyi vurguladığı için bu yönünün altını çizmek istedim. Saray hikâyelerinde illaki harem anlatılır, kadınlar entrikaların merkezindedir. Kadınların aşırılığı, dedikodusu, kıyafetleri hem dönemi hem sarayı karikatürize etmeye yarar. Onlar üzerinden dönen ilişkiler, saraydaki gücün dağılımını ve yozlaşmasını simgeler.

Erkek (male gaze) bakışının erotik bir bakış olduğunu da unutmayalım. Sarayın çürümüşlüğü, haz düşkünlüğü, ahlaki çöküşü en çok kadın bedenleri ve erotik bakışlar üzerinden anlatılır. Kadınlar sadece arzu nesnesi değil; rüşvetin, terfinin ve sadakatin ölçü birimi gibi sunulur. Hikâyedeki erotizm de “zevk” değil, iktidar ilişkisi üretir. Bayram’a verilen “armağan”lardan biri bir cariyedir. Irigaray, [kadın] değişim değeri taşıyan bir meta gibidir diyordu. Kadın, ödül değil, sistemin içinde bir “sözleşme nesnesi”dir. Kadınlar arasındaki erotik görünürlük ve onay üzerine bir rekabet vardır ama bu onların gücünü değil konumlarını daha da açığa çıkarır: şehvet, onların kendi aralarındaki tek sermayeye dönüşür. John Berger diyordu hani, “erkekler kadınlara, kadınlar da bakılan olarak kendilerine bakarlar.”


Bazı çizgi romanlar erotizmi bilinçli olarak absürtleştirerek, karikatürleştirerek kullanır. Bu, o erotik sahnelerin altında yatan (ataerkil düzeni, kadının metalaştırılmasını ve teşhir toplumunu resmeden) bir teknik hâline gelir. Eskiden Salih Erimez’in kadınları erotik çizmemesini anlamıyordum. Sonradan erotizmi bir “utandırma aracı” olarak işlevselleştirdiğini, sahnelere bakarken okurun tahrik değil, rahatsızlık hissetmesini istediğini fark ettim.  Erimez, anlatırken bir biçimde sınıfsal farkları görünür kılıyordu, güçlü erkeklerin sahip olduğu kadınları, fakir kadınların “satılabilir” güzelliklerini, cinselliğin para ve rütbeyle pazarlanmasını betimliiyor, eleştirisini erotizm üzerinden yapıyordu. Bu nedenle onun kullandığı biçimiyle erotizm çizgi romanda estetik bir tema değil, politik bir anlatım aracıydı.

Hikayedeki Nazik Hanım, Damat Paşalardan birinin metresi olarak saraya girmiş, güzelliğiyle çevresini etkilemiş, zeki ve hesaplı bir kadın. Baş karakter Bayram’la olan ilişkisi erotik ve politik bir gerilim hattına dönüşüyor. Bayram, Nazik Hanıma karşı zaaf gösteriyor ve konumunu riske atıyor. Ona yazdığı mektup, bir başka kadının eline geçiyor ve mesele bir tür skandala dönüşüyor. Yani Nazik, güzel, ulaşılmaz, karmaşık ve susturulmuş— tam anlamıyla bir femme fatale bir kadın olarak istifleniyor. Arzulanan, kıskanılan, hakkında çok konuşulan biri. Bu yüzden ilginç zaten: “Nazik Hanım, ismi gibi değildir. Gülüşüyle adam yükselir, susuşuyla çökertir.”

Konu uzun ama Nazik Hanım’ın Abdülcanbaz’daki pek çok kadının özellikle Cihanyandı Saliha’nın öncüsü olduğunu iddia edeceğim. Meraklısı karşılaştırabilir.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails