Yazarlar söyler, okurlar onaylar ya da sevenleri över, yazarları kabullenir.
Haliyle ispat edilebilir şeyler değil bunlar, yani Tanpınar Fransa'da veya Yaşar Kemal Britanya'da doğsaydı ne olurdu cidden bilemeyiz, bunlar retorik türünden akıl yürütmeler, üzüm yemek değil bağcıyı dövmeye yarıyor... Bağcıyı dövelim (eleştirelim) elbette ama... Tersinden de düşünülmesi gerekiyor sanki...
Belki de bu topraklarda daha az rekabet, daha az yazar ve "sanatçı" var, hepimiz az ya da çok bu durumdan faydalanıyoruz. Tanpınar ve Yaşar Kemal de bu kıtlıktan faydalanmış olamazlar mi demek istiyorum. Yani söylenenin aksine şanslı olamazlar mı, başka bir ülkede olsalar-doğsalar o nitelikte daha fazla yazar olduğu için bizdeki kadar öne çıkamayacak, "meşhur" olamayacaklardı. Bilmiyoruz ki...
Speküle ediyorum, bu da retorik ve bunun da sonu yok ama bu ters okuma pek akla gelmiyor. Hakkı yenmekle ilgili hayıflanmayı daha kolay paylaşıyoruz, çünkü biz de okur olarak değerli olanın farkında olan nitelikli bir seçici olduğumuza inanıyoruz. Kolektif bir gururlanma, tatlı ve nafile bir romantizm...Edebiyat magazini...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder