Doğrusu, dini bir film sanıyordum, meğer değilmiş, "cennet" bir rüya sahnesi gibi anlatılmış bir şeymiş... Garip ve kafası karışık bir film seyrediyorsunuz, bir yerden sonra "kopuyor", ne yapmak istemişler, niye yapmışlar diye bakakalıyorsunuz.
Bilenler için yazıyorum, Hoş Memo havasında bir fantezi var filmde, birbirleriyle didişen, hafif deli, ağzı bozuk, kolay öfkelenip kolay kahreden karakterler görüyoruz. Hiçbirini tek duyguya indirgeyemiyoruz, her konuşma ve eylem, bir öncekini yanlışlayan tutumlarla geliştirilmiş...
Ana hikayeyi din mitolojisine bağlamak istemişler desem, o da değil... Ta en başta Hayri Esen'in sesiyle "din" ve "ders" havasına giriyoruz, bir imamın ağzından "vettekullahe leallekum" duyuyoruz. E o kadarla kalıyor. Bir biçimde ahlak ve adalet tartışması yapıyorlar sanki ama bunu da unutuyorlar ... Üstelik tezat bir biçimde kadınların ve erkeklerin bol bol soyunduğu bir hikaye bu, dönem için erotik demek gerekiyor...
Fikret Hakan, marazi bir coşkuyla sağa sola koşturup höykürüyor, dövüyor sövüyor. Adem buysa Adem niye bu kadar "deli" anlayamıyoruz. Allah selamet ve zihin açıklığı versin derler ya... Öyle bir kıvamda (ve sanıyorum seyirci mutlu son istiyor kabulüyle) film bir yere varıyor...
Film tuhaflaştıkça, alelacayip bir Adem ile Havva hikayesi izleyeceğim vehmine kapılan Levent de hayal kırıklığına uğruyor, fotoğraf güzel diyerek, köşesine çekiliyor.
1 yorum:
Aaa... Pasolini sahnesi. Valla, bu imge acaip bir şey. Nereden geleceği hiç belli olmuyor.
Yorum Gönder