Nikola Tesla, yaşadığımız zamanın geeker efsanelerinden
biri. Yüz yıl önce yaşamış bir bilim adamının global bir ilgiyle tanınması,
tuhaf görünebilir. Tesla hakkında sayısız rivayet var, biyografisinde
çelişkilere-hiç bilinmeyen dönemlere rastlıyorsunuz ama buna karşın çok tanınıyor,
çok konuşuluyor ve çoğu siyaseten romantik yorumlarla hatırlanıyor. Genellikle
Edison'la karşılaştırılan ve marjinalize edilerek unutturulan bir deha olduğu
iddia ediliyor. Geçen yüzyılın popüler kültüründe başarı hikâyeleri sevilirdi.
Sıradan bir insanın azmederek yükselmesi, şöhret kazanması, zengin olması,
keşfetmesi, vazgeçmemesi toplumların hoşuna gidiyordu. Bugün başarı hikâyelerinden
çok o başarı paradigmasında cilalanan büyük isimlerin gölgesinde kalan,
unutulan, özellikle unutturulan insanlar daha fazla ilgi çekiyor.
Edison'la Tesla hikâyesi bunun iyi bir örneği. Fedakâr,
disiplinli, insani hırslardan uzak, mütevazi ve perhizci bir bilim insanı
olarak resmedilen Edison hikâyesi, Tesla'nın popülerliğinden sonra bütünüyle
değişti denebilir. Meğer, bildiğimiz gibi değilmiş, Edison para düşkünü,
başarmak için her yolu deneyen hırslı bir tüccarmış. Buna karşın Tesla,
ticaretle ya da parayla ilgilenmeyen, insanlara yardım etmek için yaşayan bir
misyonermiş ve kapitalizmin cerbezeli dünyasına uyum sağlayamamış vs. Bu iki farklı
hikâyeye bakıp modernist pedagojinin sonu mu diyelim hınzırca. Hadi demeyelim. Edison'un
azımsanmasını ya da Tesla'nın abartılmasını popüler kültürün dualistik kıyasçı
mantığı içinde anlamlandırmak gerekiyor. Herhangi bir popüler kültür ürününün
tüketiciler arasında bir benzeriyle kıyaslanmadan değerlendirilemediği, ya mükemmel
ya felaket kötü sayıldığı bir anlamlandırma trafiği içinde yaşıyoruz. Bunun
siyaseten tekabül ettiği şey de yine romantik bir otorite karşıtı eğilim
elbette... Ekseriyetle içeriksiz, belli bir ideolojik payandası olmayan, sadece
ve sadece karşıtlık taşıyan bir refleks de denebilir. Örneğin yazıp çizilenlere
bakarsak, Tesla'ya en çok kapitalizm karşıtlığı atfediliyor, nasılı nedeni pek
de açık değil, Edison kapitalizmin neferi çünkü, muhtemelen bu yetiyor.
Tesla'nın popülerliğinin, internette ve genç kullanıcılar
arasındaki tanınırlığını biliyordum ama itiraf etmem gerekirse, Türkçede
biyografik bir çizgi romanının üretileceğini tahmin etmezdim. Soner Tuna yapmış
bunu. Tuna, doksanlı yıllardan bu yana -daha çok mizah dergilerinde olmak
üzere- çizgi roman üretiyor. Foto-realistik üslubunun, mizah dergileriyle hiç
bir zaman uyuşmadığını hatırlatayım. Karikatürize ve naif çizgilerin yanında
garip duruyordu üretimleri. Komik değildi, gerçekliği ifade edişi farklıydı.
Türkiye'de çizgi romancıların makus talihidir diyelim buna, bu tür çizgileri
geçmişte el üstünde tutan gazeteler, artık çizgi roman yayınlamadıkları için işsiz
kalan çizerler mizah dergilerinde sığındılar ama boyalı kuş muamelesi de gördüler.
Tuna için de böyle oldu, dergiler, satışça düştüklerinde, iyi telifler veremez
olduklarında veya birisi sayfasını yetiştiremediğinde bir şeyler anlatma imkanı
bulabiliyordu ancak. Üstelik mizah dergilerinin birer birer kapandığı bir dönem
olduğu için Soner'in üretimleri kesintiye uğruyordu kaçınılmaz olarak. Neler
anlattı? Ekseriyetle edebiyat uyarlamaları yaptı, yavaş ilerleyen, insani
meselelere değinen, çizgi roman dendiğinde akla gelmeyen türden anlatılardı
bunlar. O sebeple olmalı biyografiler veya edebi nitelikli çalışmalarda akla
gelen bir isim oldu hep. Tesla için de bu nedenle tercih edilmiş olmalı.
Güzel sayfaları ve takip edilebilir bir hikâyesi var
Tesla'nın. Renk uyumu ve kareler arası devamlılığı benzerleriyle yarışır ölçüde
ortalamanın üzerinde. Tek sorun dramatik açıdan hikâye finalinin toparlanamaması
olabilir. Hakkını teslim edelim, Tuna güzel bir çaba göstermiş. Gırgır
nostaljisiyle yaşayan ve hiç üretmeyen yüzlerce çizeri düşünürsek sahiden
hatırı sayılır bir yoğunlaşma bu. Yerli bir biyografik çizgi roman okumak isterseniz
ve Tesla'yı hiç duymadıysanız albüm iyi bir başlangıç.
Radikal Kitap, 27.12.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder