Cumartesi, Temmuz 31, 2021
En Alttakiler
Perşembe, Temmuz 29, 2021
Karanlıkta Kahkaha
İlüstratörler, genellikle kitapta ne anlatıldığını bilmezler, editöryal yönlendirmelere ihtiyaç duyarlar. O yıllarda Faruk Geç, piyasanın yüksek telif alan isimlerinden biri... Hürriyet'te çalışıyor. Görünen o ki, iş onun maharetine bırakılmış... O da neyi iyi biliyorsa, alıştığı gibi, ezbere çizse olacak ölçüde bir kapak çıkarmış, bu da anlaşılıyor. Yani bu kapak, Hürriyet'te çıkan bir çizgi romanının tanıtım görseli-duyurusu olabilirmiş. Güzel ama romanla ilgisiz.
Nabakov, başka bir yöne bakmayı gerektiren bir yazar, yayınevi piyasaya oynamayı tercih etmiş diyerek bahsi kapatalım...
Çarşamba, Temmuz 28, 2021
Kınar hanım ve dayak
Kınar hanım, "Yeni piyesinizde bana verdiğiniz rolde seyircilerin hoşuna gidecek bir şey var mı?" diye soruyor. Reşad Nuri Bey de güya esprili bir cevap veriyor: "Evet, ilk perdede kocanızdan müthiş bir dayak yiyeceksiniz!.."
Bu kadar zaman geçmiş, insan esprinin gayesini düşünüyor, niye dayak gelmiş akıllarına, hem kadın hem de "evli barklı" olduğu halde sahnede "fink attığı" için olabilir mi, yoksa Ermeni olması akıllardan hiç çıkmamış mı... veya hadi iyimser olalım (!), belki de kaprisli bir oyuncuydu, narsistti, oyunu değil rolünü düşünüyordu, o hicvedilmiş diyelim... Cevabı hiç bilemeyeceğiz, ama hepsinden küçük büyük katkılar aldığını tahmin edebiliriz...
Ece Ayhan'ın "üzünç sökün edermiş akşamları ağlarken kuyulara kınar hanım'ın denizlerinden" dizesini de moda deyişle "şuraya bırakalım"
Pazartesi, Temmuz 26, 2021
Yusuf Atılgan
Pazar, Temmuz 25, 2021
Evli ve Nişanlı
Cumartesi, Temmuz 24, 2021
Hayır, Oral Orhon
Bir iki kez uyardım, biraz da sakınıyorum, sokaktan geleni geçeni ikaz eden emekli subay havasında gargara yapıyor gibi görünmekten çekiniyorum. Birinde düzelttiler, Oral Orhon desem de nafile, satılmayınca yine unuttular, başa döndüler...
Baktım olmuyor, en sonunda resmi ben satın aldım. Orhon'un acemilik döneminden kalma işlerinden biri...Tan Oral ile ilgisi yok.
Cuma, Temmuz 23, 2021
Kitap okuyanlar
Perşembe, Temmuz 22, 2021
Mezarlarınıza bir pulp bırakacağım
Salı, Temmuz 20, 2021
Kurban Bayramı esprisi
Üst başlık : "Kurban Bayramı yaklaşırken..."
Pazartesi, Temmuz 19, 2021
Allahsız Gençlik
Artizzler
Cuma, Temmuz 16, 2021
Hınç (1)
Dizinin yaratıcısı ve film seriyalinin yapımcı yönetmeni Suat Yalaz, Tibet'in oyuncu olarak başka yapımcılarla çalışmasını bir vefasızlık ve kendisine karşı ihanet sayarak elli yılı geçmiştir, hemen her yerde onu şikayet etti. Yalaz, mağdur edildiğini, kendisi olmasa Tibet'in bir "hiç" olacağına inanıyor ve konuşuyordu. Sayısız röportajında, her çıkardığı dergide bıkmadan usanmadan tekrar tekrar söyledi, kahretti, söylendi.
Tibet, eğitimli, dil bilen, tiyatrocu bir aileden gelen bir oyuncuydu, ülke vasatının üzerindeydi, Karaoğlan ile yetinmedi, yönetmenliğe kadar varan bir sinema yolculuğu yaşadı. Yalaz da Tibet olmadan iki ayrı film çekti, daha da çekebilirdi, ticari olarak başarısız oldu, daha iyi olduğu işine, kendi deyişiyle ressamlığına geri döndü. Bunlar hayatta olabilecek şeyler, yollar ayrılıyor, tekrar birleşiyor, oluyor olmuyor vs vs...
Geriye dönüp bakınca, o kadar yıl geçince, kim olsa unutur, söylediği şeyi önemsemez olur, yüreği soğur, "geçmiş zaman" der, yumuşar, başka türlü bakabilir...diye düşünüyor... Ne ki hiiç öyle olmadı, Yalaz sahiden ölene kadar anlattı bunları, hiç vazgeçmedi, dönüp dönüp konuştu, bıkmadan usanmadan yazdı, bir türlü de bu yaptığından yorulmadı... Tibet ise benim bildiğim, iki ya da üç kez Yalaz'a cevap verdi ama o da çok kısa kısa açıklamalardı. Yani Yalaz konuştu, Tibet susmayı tercih etti denebilir.
Magazin tarihi gibi oluyor ve olacak, benim derdim o değil ama, bilmeyenler için anlatayım. İki kişi anlaşmazlığa düşmüş ve "darılmışlar", "ayrılmışlar" diyebilirsiniz. O sebeple biraz anlatayım, Tibet'in kendisinden ayrıldığı dönemlerde Yalaz'ın hemen bütün çalışanları ve iş ortaklarıyla anlaşmazlığa düştüğünü, borçlarını ödeyemediği için icraya verildiğini, Bizanslı Zorba filminin gala gecesinde kullandığı arabanın dahi elinden alındığını biliyoruz. Üstelik bunu alacaklarını tahsil edemeyen bir başka çizgi romancı Abdullah Turhan yapmıştı. Demek istediğim, bir tek Tibet ayrılmadı ki, insanlar geçinmek zorundalar... O kadar insan arasından niye Kartal Tibet'i bu kadar konuştu? Ertem Eğilmez ile uzun seneler süren davaları bile oldu mesela...Tibet oyuncu, bir film iki haftada bitiyor, çektin Karaoğlan'ı sonra ne yapacaktı ki? Haliyle başka filmlerde oynayacaktı... Yalaz, "ben ona güvendim, onu şirketime bağlayan bir mukaveleme yapmadım" diye açıklıyor durumu, Tibet niye imzalasın ki böyle bir anlaşmayı? Yeşilçam o yıllarda patlama yapmış, herkes film çekiyor, ücretler yüksek değil, oyuncu da film çekecek ki, para kazansın vs vs...Empati kurmamıza bile gerek yok, piyasanın normali bu.
Üniversitede çalıştığım yıllarda birbirinden nefret eden iki yaşlı hoca vardı, öğrenciler, akademisyenler, idari personel bile aralarındaki o eski gerilimi bilir, bunu espri olarak kullanır, yeri gelir birbirleri hakkında konuşturur, gülüp eğlenirlerdi. Yalaz ile Tibet arasında olanlar öyle de değil, biri konuşuyor, diğeri cevap vermiyordu... acaba diyorum, cevap vermediği için mi bu kadar sene yaşadı bu "hınç"? (Tibet, Karaoğlan'ın rakibi ve alternatifi Tarkan'ı oynamasa unutur muydu hıncını, o da var...bu da bir cevap olabilir, ama hemen verilmiş bir cevap değil)
Magazin tarihi yaptım, onu bırakıp asıl derdime döneyim...Hınç denen o hisse...
İntikam ile dolu bir öfke hissi denebilir mi hınca...veya intikamı güdüleyen öfke... eğer böyle dersek fokur fokur kaynamaya benzetilebilir... Yalaz ihanetin hıncıyla konuşuyordu. Garaz derlerdi eskiden, kinle yazıyor, intikam güdüsüyle sıralıyordu. Bu kadar yıl konuştuğuna göre hıncını alamadı da...
Belki diyorum, Yalaz "sinema yapabilseydim çizmekten kurtulacaktım" demişti bana, trajik bir itiraftı, "kurtulamadığı" için öfkeleniyordu... Belki kendini en güçlü hissettiği bir dönemdi, değerlendiremediği fırsata hayıflanıyordu. Cevabını hiç bilemeyeceğiz, belki Yalaz da bilmiyordu, ezberden yineliyordu, çünkü böylesi bir hınç bu kadar sene yaşayamaz, bu kadar fokurdayamaz.
Üzerinden zaman geçince hikaye olarak ilginç duruyor, farkındayım, ben hıncın bu kadar sene yaşatılmasına şaşırıyorum. Enerji mi veriyor insana, gösteriye mi dönüşüyor.
Devam edeceğim.
Perşembe, Temmuz 15, 2021
"Dijital seyirci"
Çarşamba, Temmuz 14, 2021
Mavi en sıcak renktir
E hikayesi nasıl derseniz, hayli klişe derim, tabii ki bu kötü demek değil, ben büyürken dünyayı Erich Segal'in romanıyla başlayan bir "Love Story" rüzgarı sarmıştı, Mavi en sıcak renktir ile benzetenler olmuş, abartmışlar diyemem...Diğer yandan tahkiyenin melankolisi ve tutkusu güçlü, ergence ve güzel bağırıyor, albümü büyüten de o iştah zaten... Çizgiler insanı çarpmıyor ama enerjisi var... Aşkla çizilmiş hissi veriyorlar. Okutuyor.
Salı, Temmuz 13, 2021
Küçüğün işlediği cinayet
Geçmişte, cinayet haberlerini edebiyattan anlayanlara yazdırırlarmış, hani şiir yazıyorum, öykü yazıyorum, Varlık'ta bir tetkikim neşredildi diyeni, tutar kolundan adliye muhabiri yaparlarmış. Yaz evladım, bize güzel bir kıssadan hisse... Hanfendi güzel mi ağladı, korkunç katil ne vakit höykürdü, Hakim bey, cezayı nasıl kesti gibi gibi... Aşk, kan ve gözyaşı, tekmili birden...
Yani elimdeki dosyadaki haberlerde vasatlık, bayık bir şairanelik, palavra ve şayia gırla gidiyor...da dönemin dili bu, o senelerde kimseye tuhaf gelmiyordu muhtemelen... Bugünden bakarak "bu cinayet haberlerinden hiç bi salça olmaz" demek haksızlık olur.
Yukarıdaki haberi seviyorum, fotoğraftaki çocuk katil diye sunulmuş, oysa değil... haberi okuyunca arkadaşını yaraladığını anlıyorsunuz. Para meselesiymiş, Halil ile İbrahim itişmişler, Kamil isimli bir başka çocuk, İbrahim'in kollarından tutmuş, Halil de borcunu ödemeyen oğlanı "arkasından ve kaburga kemiğinden bıçaklamış", e çocuk hastaneye kaldırılmış, yarası önemli değilmiş, pansuman edip yollamışlar... Polis, Halil'in babası Kunduracı Osman'a sinirlenmiş, bu bıçak çocuğun eline nasıl geçmiş şu bu...
Çocuk dört yaşında, ağaç yaşkan eğilir mi diyeceğiz, bunu yazarken ister istemez gülümsedim.
Pazartesi, Temmuz 12, 2021
Tesla'nın Çizgi Romanını Yapmışlar
Pazar, Temmuz 11, 2021
Cinayet manyağı
Cumartesi, Temmuz 10, 2021
Cuma, Temmuz 09, 2021
Marlon'un kiloları
Yukarıdaki görsel, Hürriyet Yayınlarından 1978'de yılında çıkan Dul kitabından...Arka kulakta bir şeyler yazılmış, okursanız, magazin diliyle asparagas ve palavra anlattıklarını göreceksiniz... Yazarın bir başka romanı (bu kitap değil yani) filme uyarlanacakmış, rollerden biri için Marlon da düşünülüyormuş ama hayli kilolu olduğu için oynama ihtimali düşükmüş...
Kitapla, romancının edebiyatıyla ilgili tek bir yorum yok...Bu yaşıma kadar hiç şaşmadı, esen rüzgar misali, haldır haldır girişip...depoda kitap çürütmekten ilerisine gidemiyorlar. Gaz,toz, bulut...Tarzları bu, bildikleri bu... ellerinden başka türlüsü de gelmiyor... bunun yanlış olduğunu akıllarına dahi getirmiyorlar, bunu bir sorun olarak göremiyor, kitabın kendisine popüler bir ürün olarak bakmaktan kendilerini alamıyorlar.
Perşembe, Temmuz 08, 2021
Ortaç
Salı, Temmuz 06, 2021
Adem ile Havva
Pazartesi, Temmuz 05, 2021
Mezar başında
Pazar, Temmuz 04, 2021
Dikdur
Cuma, Temmuz 02, 2021
Ergönültaş
Perşembe, Temmuz 01, 2021
Geçer
ANAP, 1991 yılında iktidarını devretmişti de Limon o günlerde yukarıdaki kapağı yayımlamıştı. Şimdi tarihi vesika oldu, kim kimdi, ne olmuştu, unutuldu gitti, anca işte yaşlılar aramızda laf çeviriyoruz. Ne çok konuşulurdu rüşvetti, ihaleydi, bankaydı, vergi kaçırmaydı...
Bizim için yeni değil bu hikayeler. Para konuşturur denir ya...İlla ki konuşturuyor.
Geçer bugünler diyenlere "geçmiyor" işte filan da diyoruz... Eskilere bakınca daha iyi anlıyorum, aynı dönemler değil, aynı insanlar değil ama hakkaten geçiyor...
Onmuş babanın gün yüzü görmüş bebeleri değiliz ya... Çeke sündüre gidiyoruz ama geçiyor, geçecek. İlkokuldayken 1'den 5'e kadar notlar vardı. Pekiyi (5), İyi (4), Orta (3), Geçer (2), Kaldı (1) olurdu... Geçer dediğim öyle geçer yani...Muhabbetle